31 Mayıs 1971 yılında, tarihe THKO olarak geçen ve Dev-Genç kökenli devrimcilerin örgütlülüğünün önder kadrosundan üç isim vurularak öldürüldü. Mustafa Yalçıner yaralı, Hacı Tonak ise derdest edilerek tutsak alındı.
Bu korkunç olay her ne kadar Nurhak olayları olarak geçmiş, yaygınlık bir kabulle öyle bilinir ve anılır olmuşsa da, vakanın vuku bulduğu yer Adıyaman ili, Gökbaşı ilçesine, İnekli köyü sınırlarına bağlı tepelik bir lokasyondur.
Bu yazı kanıksanmış kopyala yapıştır; ajit – prop birkaç cümle yetinen anlayışın, eleştirisini de ihtiva eden bir muhteviyatla yazılıyor. Öncelikle belirtmeliyim ki; olayın cereyan ettiği yere üç kez gittim. İnsanlarla konuştum. Hem İnekli köyü ve Gölbaşı ilçesinde yaşayan çeşitli şahıslarla görüştüğüm gibi sevgili Mustafa Yalçıner ile de konuştum. Acısı içimde dinmeyen ve dinmeyecek bu trajik katliam hakkında çıkan kitap ve yazılı her makaleyi, röportajı, belgeseli izleyip okudum.
1966 – 72 döneminde FKF’nin içinde başlayan ama zaten başta batılı ülkeler olmak üzere dünyanın her yerinde kıvılcımlanan başkaldırı – isyan – devrim ateşi ki 68 olayları da diyebiliriz Türkiye’ de de tezahür etti. Ama bu topraklarda 68 kuşağı için 1969 sonbaharı, volümü epeyce yükselmiş tartışmaların yeni mücadele hattının belirlenmesinde de 68’lilerin hayatlarında bir yol ayrımının başlangıç mevsimidir. Etkilerinin, izdüşümlerinin uzanımları bugünlere değin varmıştır.
Gerilla Mücadelesini Başlatacaklardı
Dev- Genç, o mevsimdeki tartışmaların sonucunda kurulmuş, çok kısa süre sonra da, zaten FKF – TİP içindeki etkin genç kuşak yeni arayışlara yönelirken konjoktürün de esiniyle gerilla kararları süratle alındı. Kır gerillası ve şehir gerillası dünyanın çeşitli ülkelerinde süren tarzları burada da model olarak benimsendi.
21. Yüzyılın ilk çeyreğinden geriye dönüp bakıldığında, kır gerillasının, az gelişmiş ve tarım ekonomisinin başat faktör olduğu, nüfus çoğunluğunun kırlarda yaşadığı ülkelerde; şehir gerillasının ise daha çok, Uruguay ve Tupamaros hariç, metropolleşen kapitalizmin tamamen hakim üretim biçiminin sermaye birikiminin yoğunlaştığı gelişmiş ülkelerde, ağır ve bürokratikleşmiş komünist partilere de tepkiyle yepyeni dinamikler halinde mücadeleleri başlattıkları görülür.
THKO, Türkiye’nin yüzde sekseninin kırlarda iskan olduğu, feodalizmin henüz tam manasıyla tasfiye edilemediğini de öngörerek, bir kısmı önce Filistin’e akabinde de Nurhak’a gerillayı başlatmak üzere gidildi.
Alanı, bölgeyi tanıma ve barınma çabaları içindeyken dağlardaki THKO gerillaları Deniz ile Yusuf’ un yakalanmasıyla, bu kez sadece Deniz’leri sonu idamla biteceği tahmin edildiği için, kurtarmaya odaklandılar. Bulundukları yere yakın Kürecik radar üssünde eylem koyarak tek amaç haline gelinen Deniz’lere karşı üssün ele geçirilmesine yöneldiler. Gerilla iki time ayrıldı. Sinan Cemgil’in komuta ettiği tim Kürecik radar üssüne gitme çalışmasına başladılar.
Günlerdir yarı aç vaziyette yürüyerek, köylülere görünmemek için saklanarak aynı zamanda da çok az dinlenerek, insanüstü bir gayretle İnekli köyü yakınına vardılar.
Bu arada sabahın erken saatlerinde köyün çobanıyla karşılaşmaları facianın da başlangıcı oldu. Salıverilen çoban, koşarak muhtara muhtar da jandarmaya durumu bildirdi.
Şanssızlık birkaç yönde kendisini gösterdi. Arazi koşulları, havarideki tek manyoteli telefonun o köyde bulunması, ihbar sürecini süratlendirdi ve eylem timi pusuya düşürüldü. Bunu beklemeyen gerillalar ateş altında ve arazinin en açık çıplak alanında hadef oldular.
ODTÜ mimarlık öğrencisi Sinan Cemgil, ODTÜ elektrik mühendisliği öğrencisi Alpaslan Özdoğan ve Erzurum üniversitesi öğrencisi Kadir Manga açık hedef olmalarının da dezavantajıyla vuruldular ve hemen oracıkta can verdiler. ODTÜ elektrik mühendisliği öğrencisi Mustafa Yalçıner ise yaralandı ve yere düştü. Mucize kabilinden sağ kurtuldu. Hacı Tonak ilk sağ ele geçen olmuştu.
Sonrası uzun hapislikler, Halkın Kurtuluşu, Emeğin Birliği siyasetleri ve örgütlülüklerinin yapılandırılması ile geçen uzun mücadele yaşamlarının devam ettiğine tanık olundu.
Bu resme iyi bakılmalı. Yerde onlarca merminin isabet etmesiyle can veren Sinan Cemgil’ in son görüntüsü. 6 dili, Latince de dahil grameriyle bilen ve konuşan ODTÜ mimarlık son sınıf öğrencisi olan Sinan, bir gün Ankara’daki İtalyan kültür merkezine bir şey sormak için gider, sekreterle İtalyanca konuşur sonra dönüp yanındaki arkadaşıyla Türkçe konuşmaya devam edince İtalyan sekreter ” Ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz nasıl öğrendiniz ” sorusunu sorar. Türkü ve şiir iptilası arkadaşlarınca da bilinmektedir Sinan’ın. Öylesine donanımlı, yardım sever ve paylaşımcıdır. Bir gün bir bakarsınız ODTÜ stadyumunda yüzlerce insandan oluşan kalabalığa hitap eder hipnotize etmişcesine; bir gün, Muş – Varto depreminde elinde malayla evi yıkılan köylünün duvarını örer. Çantasında üç ciltlik İngilizce yazılmış Mao kitapları eksik olmaz. Entelektüel düzeyi ile saygın bir kişiliktir aynı zamanda.
Kadir ve Alpaslan, operasyondan sonra cansız bedenleriyle yatıyorlar. Her ikisi de THKO’nun da arkadaşlarının da göz bebekleri birer insan gülüdürler.
…Dünyaya böyle veda ettiler.
Operasyonu yöneten jandarma komutanı Yılmaz Erkekoğlu, yıllar sonra olayı anlattığı kitabını” SİNANLAR KARDEŞİMİZDİ ” adıyla yayımlar.
Murat BJEDUĞ
Kaynak: t24.com.tr