BÖLÜM – I –
Emperyalist Küreselleşme’nin Sevr Dayatmasına Türk Halkının Yanıtı: Deniz Gezmiş’i Milli Kahraman Konumuna Yükseltme
Bugün, 6 Mayıs 2022; Deniz ve iki arkadaşın (Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) idamlarının 50. yıldönümü…
Deniz, Yusuf ve Hüseyin aradan geçen 50 yılın 5 yılı dışında her 6 Mayıs’ta anıldılar.
Onları anma eylemleri giderek, Türk toplumunun siyasi yaşamına önemli bir antiemperyalist eylem olarak yerleşti.
Anılamadıkları 5 yılın ilk ikisi (1973, 1974) 12 Mart; son üçü de (1981, 1982, 1983) 12 Eylül Sıkıyönetim yasaklarının sürdüğü yıllardı.
Türkiye’de son on yıldır, Deniz Gezmiş’in, “68 Devrimci Gençlik Hareketinin simge adı solcu Deniz Gezmiş” olarak anılmasından, “Türk halkının emperyalizme karşı mücadelesinin milli kahramanı Deniz Gezmiş” olarak anılmaya giden bir süreç yaşanıyor.
Emperyalist Küreselleşme’nin Türkiye’ye 90 yıl sonra yeniden Sevr’i dayattığı 2010’lu yıllarda Deniz Gezmiş, sol’un bir kahramanı olmaktan çıktı ve adım adım milletin bir kahramanı haline geldi.
Bu gerçeği saptadıktan sonra, yaşanan süreçle ilgili şu gerçeği de ona eklemek gerekiyor: Deniz Gezmiş devrimciliğinin esas içeriği bakımından süreç, aslında tam da olması gerektiği gibi ilerledi ve ilerliyor.
Bu yazıda kısaca bu süreç ve bu gerçeklik tahlil edilmeye çalışılacaktır.
1-Sol’un Kahramanı Deniz Gezmiş
6 Mayıs’lardaki Deniz Gezmiş (ve Yusuf, Hüseyin) anmaları 1990’lara kadar, esas olarak sol’un bir eylemi olarak gerçekleşiyordu.
Dahası bu anmalar, sol tarafından Deniz Gezmiş’in ve iki arkadaşının da daha çok solculuklarının vurgulandığı eylemlerdi.
10-15 yıl öncesine kadar Türkiye’deki (benim de içinde olduğum) irili ufaklı sol gruplar her 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş ve 2 arkadaşının ne kadar süper solcular olduklarını anlatma eylemiyle anıyorlardı. Bununla da yetinmiyorlar, onların en çok kendi keskin ve süper solculukları tarafından temsil edildiğini anlatma yarışına dönüştürdükleri eylemlerle anıyorlardı.
Bu tür “sol” anmalar bugün de sürüyor. Ama artık karikatürlere konu olacak derecede daralmış ve Küreselleşme ile birlikte antiemperyalist içeriği iğdiş edilerek emperyalizmin yedeğine düşmüş bir “sol” eylemler olarak, halkın dışına düşmüş biçimde sürüyor.
Bir de denizin ölümüne savaştığı Batı emperyalizminin doğrudan denetiminde olan, “sol” sosuna bandırılmış, sahte gözyaşları ve profesyonel anı ticaretiyle sarıp sarmalanmış anmalar var. Hrant Dink anmalarının bir benzeri olan bu karşı devrimci anmalar, Hrant Dink anmalarının aktörlerince düzenleniyor.
Emperyalizmin doğrudan denetimindeki karşı devrimci anmalar, Deniz’i bütün devrimci özelliklerinden soymakla kalmıyor. Bir de o özellikleri (örneğin Kemalizm’i) onu idam edenlere yükleyip, Deniz7i, o “(devrimci) despot düşman”ın mağdur ettiği “demokrasi şehidi” konumuna sokuyor.
Açıkça söyleyelim: Bu karşı devrimci anmalar son birkaç yıldır bazı CHP Belediyelerinin desteği ve himayesinde düzenleniyor.
“Kemalist despot devletin kıydığı üç fidan” formatına sokulmuş bu anmaları Hrant Dink anmalarından çok iyi biliyoruz. Bunlara şimdilik Hrant Dink anmalarında olduğu gibi ABD ve AB diplomatları çağrılamıyor. Ama bu gidişle onun da eli kulağındadır.
Bu karşı devrimci anma türü, birincisini alet olarak kullanmayı elden bırakmıyor. Onu bu kez de kendi anmalarında ihtiyaç duyulan “solculuk” süsünde figüran olarak kullanıyor.
2-Milli Kahraman Olmaya İlerleyen Deniz Gezmiş
Ama bütün bunların dışında, emperyalist kapitalizmin 1990’lar öncesindekine göre çok daha ağır sömürü, kuşatıcı baskı ve yabancılaştırmasına uğrayan; BOP planlarının vatansızlaştırma ve mültecileştirme tehdidi altında bulunan bir Türk halkı var. Bir yandan terörle, bir yandan FETÖ başta olmak üzere türlü türlü tarikat ve cemaatlerle, üçüncü bir yandan işsizlik ve yoksullukla terbiye edilmek istenen bir halk…
Onların katında ise önce alttan alta, şimdi ise açıktan ve daha hızla yayılan başka bir Deniz Gezmiş imgesi var. O Deniz Gezmiş, Amerikan emperyalizmine karşı savaşta şehit düşmüş Türk devrimcisidir.
Şimdi artık bu Deniz Gezmiş’i, Che Guevara ile birlikte, İslamcı ve Ülkücü olanlar da dahil, her eğilim ve kültürden ülke gençliğinin giydiği tişörtlerde görüyoruz. O gençlerin duvarlarını, ünlü parkasıyla Deniz Gezmiş ve Amerikan emperyalizmine meydan okuyan duruşuyla Che Guevara posterleri süslüyor.
Deniz Gezmiş artık 68 Devrimci Gençlik Hareketinin önderi olarak Lise ders kitaplarında. Türk halkının emperyalizme karşı mücadele tarihinde yerin almış bir kahraman olarak, sayısız akademik çalışmanın tez konusu…
Küreselleşmenin yoğunlaşan saldırılarının antiemperyalizme uyandırdığı dünün en geri bilinçteki halk kesimleri, bugün Deniz Gezmiş devrimciliğinin ezilenden yana içeriğini keşfetmeye çalışıyor.
Amerikan emperyalizminin gerek Türkiye’yi gerekse başka mazlum milletleri hedef alan her saldırısı, Türk halkındaki Deniz Gezmiş sempatisini artırıyor.
Türkiye’de, düne kadar “sol”un bir kahramanı Deniz Gezmiş’in, 2010 ve 2020’lerde bütün milletin kahramanı haline gelmesine yol açan bir süreç işliyor.
Peki nedir Deniz Gezmiş’i ölümünden 50 yıl sonra bu konuma yükselten etmenler?
Bu konuda biri nesnel, yani Deniz Gezmiş’i siyasi düşünce ve eylemlerinin dışında olan; diğeri öznel, yani doğrudan doğruya Deniz’in devrimciliğinin içeriği olan iki etmenden söz etmek gerekiyor.
3-Türk Halkını Antiemparyalizme Uyandıran Etmenler
Birinci ve nesnel etmen Küreselleşme süreci ile birlikte Batı emperyalizminin dünyayı tekrar 1917 öncesinin, “Bir avuç sömürge sahibi Batı devleti-Sömürgelerden oluşan Asya, Afrika, Latin Amerika”dan oluşan dünyasına döndürmek istemesidir.
Bu planda Türkiye’ye biçilen konumun, 1919’un Sevr Türkiye’si olmasıdır. Ünlü BOP haritası henüz belleklerde. 17 milyonluk Yugoslavya’dan 7 şehir devletçiğinin çıkarılması gözlerimizin önünde. Irak, Suriye, Libya ve Afganistan’a götürülen “demokrasi” ibret verici.
Bu gerçekler, 2000’li yıllara kadar, hele de Deniz Gezmiş’in devrimcilik yaptığı yıllarda büyük çoğunluğu ile emperyalizm işbirlikçisi siyasetlerin ve en gerici ideolojilerin denetiminde olan Türk halkının, 2000’li yıllarda antiemperyalizme uyanmasını tetikledi.
Antiemperyalizme uyanan kitlelerin önünde, tarihsel olarak güç alacağı, aynı zamanda yolunu aydınlatacak ve toplumsal bellekte hala taze olan iki örnek vardı. Birincisi, Milli Kurtuluş Savaşı pratiği ve önderi Mustafa Kemal Atatürk… İkincisi, biraz daha yakınındaki, 1960’larda yükselmiş ve şehitler vererek ilerlemiş antiemperyalist hareketin pratiği ve onun şehit olmuş önderlerinden Deniz Gezmiş!
4- Deniz Gezmiş Devrimciliğinin Antiemperyalist İçeriği
Kestirmeden söyleyelim: Geniş halk kitlelerince Deniz’e duyulan şövalyece efsanelerle karışık sempatinin kaynağı, genç yaşında, Türkiye’deki Amerikan emperyalizmine karşı yürütülen mücadelenin bayraktarı olmasındaydı.
Deniz Gezmiş devrimciliğinin özünü oluşturan iki özellikten birinin ve birincisinin, evrensel olarak bilimsel sosyalist bir antiemperyalist; milli olarak bilinçli ve kararlı bir bağımsızlıkçı olmasındaydı.
Türkiye’nin, Jön Türkler’den Kemalist Devrim’e, Cumhuriyet Devrimi’nden ve 27 Mayıs’a uzanan 100 yıllık milli bağımsızlık ve demokratik devrim geleneğine yaslanmasındaydı.
Onun devrimciliğinin antiemperyalizm boyutunu somutlaştırdığımızda karşımıza çıkan tablo özetle şöyledir:
Deniz Gezmiş-❶: ABD 6. Filo Askerlerini 15-16 Temmuz 1968’de Dolmabahçe’den Denize Döken Gençlik Eyleminin Önderi
ABD’nin Akdeniz’deki 6. Filo’su 1960’lı yılarda da, Ortadoğu ve Akdeniz’in, çoğu Müslüman halkların ülkeleri olan devletler üzerinde emperyalist egemenlik ve denetim kurmanın jandarma gücüydü.
Türk halkı 6. Filo ile ilkin, 1963 ve 1964’deki Kıbrıs olaylarında tanıştı.
Kıbrıs’ta EOKA adlı faşist çete 1963 Noel’inde başlattığı “Adayı Türklerden temizleme” amaçlı katliamlarını 1964 yılı Haziran ayına kadar aralıklarla sürdürmüştü. En sonunda Ankara’daki İsmet İnönü Başbakanlığındaki hükümet, Türkiye’nin 1959 Londra ve Zürih Anlaşmalarından doğan müdahale hakkını kullanarak, Kıbrıs Türklerinin can güvenliklerini koruma amaçlı askeri harekâta girişti. Fakat Kıbrıs’a gitmek üzere yola çıkan Türk uçak ve gemilerinin önü 6. Filo tarafından kesildi. İsmet İnönü, ABD Başkanı Lyndon Johnson’un sonradan ünlenen mektubundaki (“Johnson Mektubu”) tehditlere, “Madem öyle, o halde yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” yanıtıyla karşılık verirken, Türk halkı da, NATO’daki “büyük müttefikimiz ve stratejik dostumuz” ABD ve 6. Filo gerçeğiyle ilk kez karşı karşıya geldi.
6. Filo, İsrail’in 1967’de Mısır, Suriye ve Filistin’e karşı giriştiği işgal savaşında da (Haziran 1967, “Altı Gün Savaşı”) sahneye çıkmış; İsrail’e hava desteği ve denizden mühimmat ikmali sağlamıştı.
6. Filo’nun Akdeniz’deki ve Müslüman halklar ülkelerini hedef alan jandarmalığının “vukuatları” bunlardan ibaret değildi. Lübnan’ın 1958’de Nasır (Mısır) önderliğinde gerçekleştirilen Arap Birliği’ne katılmaya kalkışması da, 15 Temmuz 1958’de 6. Filo’nun Lübnan’a denizden çıkarma yapmasıyla bastırılmıştı.
Deniz Gezmiş işte, ABD’nin bu mağrur filosunun askerlerini, cinsel ve eğlence ihtiyacını giderme amaçlı İstanbul ziyaretinde karaya çıkarmayan ve denize döken gençlik eyleminin örgütleyicisi ve önderi olmuştu.
1969 yılı boyunca da süren o “6. Filo Defol” eylemleri ki, 16 Şubat 1969’da “Kanlı Pazar” provokasyonuyla kana bulanan protestodan sonra 6. Filo’nun bir daha Türkiye limanlarına gelememesine yol açmıştı. Ta ki 12 Mart Amerikancı rejiminin hüküm sürdüğü 1972’ye kadar.
15 Mart 1972 tarihli Günaydın gazetesinin manşetten verdiği haber, Başbakan Nihat Erim’in Amerikan Ajansı Associated Press muhabiri Nick Ludington’a verdiği demecin başlığıydı: “Solcular ezildi, Amerikan filosu artık gelebilir”
Deniz Gezmiş-❷: “Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye İçin Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü”Nün Örgütleyicisi Ve Önderi
Devam edelim: Deniz Gezmiş solculuğunun devrimci içeriğine geniş halk kitlelerince duyulan sempatinin kaynağı ikinci olarak, 7-10 Kasım 1969 tarihleri arasındaki, “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye İçin Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü”nün lideri olmasındadır.
Deniz Gezmiş-❸: “Vietnam Kasabı” Robert Kommer’i Yeşilköy’e İndirmeyen Gençlik Eylemenin Önderi
ABD hükümeti Ekim 1968’de Türkiye’ye, bütün dünyada “Vietnam Kasabı” lakabıyla tanınan Robert Kommer’i büyükelçi olarak atamıştı. Kommer, Türkiye’ye büyükelçi olarak atanmadan önce, 1967 ve 1968’de ABD’nin Vietnam’da sürdürdüğü vahşi sömürge savaşında, Vietnamlı yurtseverlere karşı CIA’nın “pasifikasyon” (halkı sindirme ve ezme) eylemlerini yönetmişti. Acımasız işkence-baskı-sindirme-ezme ve psikolojik çökertme yöntemlerinin kullanıldığı bu programdaki rolü ona “Vietnam Kasabı” unvanını kazandırmıştı.
Kommer’ın Türkiye’ye kendisi gelmeden önce unvanı gelmişti.
Deniz Gezmiş’in önderlik ettiği DÖB (Devrimci Öğrenci Birliği) ve FKF üyesi gençler Robert Komer’i, Türkiye’ye geldiği 28 Kasım 1968’de Yeşilköy Havaalanında çürük yumurta ve domates yağmuruna tuttu. “Vietnam Kasabı” uçağından inemedi ve kendisini getiren PANAM uçağı Ankara’ya havalandı.
Kommer, gelişinden 4 ay sonra ODTÜ’ye yaptığı “ziyarette” arabasının yakılması üzerine, kısa süre sonra Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. 68 Devrimci Gençlik Hareketi, dünyanın ilk milli kurtuluş savaşını vermiş ülkede, bu mirasın savunucusu ve sürdürücüsü olarak, “Vietnam Kasabı”ının emperyalist gururunu kırmış ve onu görev yapamaz duruma düşürmüştü.
Deniz Gezmiş’in 2010’larda Türk halkının milli kahramanı konumuna yükselmesini sağlayan devrimciliği üçüncü olarak, antiemperyalizmindeki bu eylemle simgeleşen enternasyonalizmi içeriyordu.
Deniz Gezmiş-❹: “Müslüman Kardeşiliği”Nin Yalnız Bıraktığı Filistin Direnişinin Savaşçısı
Deniz Gezmiş’in devrimcilik yaptığı 1960’lı yıllarda, Filistin halkının İsrail Siyonizm’ine ve arkasındaki ABD emperyalizmine karşı haklı mücadelesinin, “Müslüman kardeşliği” tarafından yalnız bırakıldığı yıllardı. Türkiye’dekiler de içinde olmak üzere Müslüman dünyadaki İslamcı hareketler, Soğuk Savaş antikomünizmi ve “Yeşil Kuşak” projesi içinde ABD emperyalizminin denetimi altındaydı.
Deniz Gezmiş 1969 yazında, yukarıda andığımız eylemlerindeki önderlik rolü nedeniyle polisçe aranırken, Filistin fedaileri safında savaşa koşmuştu.
Deniz Gezmiş solculuğunun birinci bileşenini anlamak için bu kadarı yeter.
Arslan KILIÇ
Yazının Devamını Okumak İçin Aşağıdaki Bağlantıya Tıklayınız