Marksist devrim teorisi hem determinist hem de (iradecidir) volantiristir. Bu ikili yön diyalektik bir bütün oluşturmaktadır. Devrimin olabilmesi için maddi bir temelin varlıǧı şarttır. Üretici güçler devrim için gerekli olan (belli bir) seviyede olursa devrim olabilir. Bu anlamda Marksist devrim teorisi, deterministtir. Fakat sadece devrimin zaferi için üretici güçlerin belli bir seviyede olması, objektif şartların olgun olması yetmez.
Devrimin zaferi için ihtilâlci inisiyatif de gereklidir. Bu anlamda da Marksist devrim teorisi volantiristir.
Proletaryanın yönetimi ele geçirebilmesi için, üretim ilişkileri ile üretici güçlerin arasındaki çelişkinin antagonizma kazanması, son haddine ulaşması gerekmektedir.[1] Proletarya, daha doǧrusu öncü müfrezesi bu zıtlıǧı çözümlemek için devrimci sınıfları kendi tarafına çekerek, ileriye fırlar, karşı tarafın baskı ve cebrini devrimci şiddet ile bertaraf edip, eski devlet mekanizmasını parçalayarak, kendi politik hegemonyasını[2] kurarak, kendi iktidarına uygun altyapı düzenlemelerine geçerek, sınıfsız topluma kadar devrimi sürekli kılar.
“Devrim politik iktidarın ele geçirilmesidir; veya devrim bir üretim tarzınndan bir ileri üretim tarzına geçiştir” şeklinde karşı karışıya getirilmeye çalışılan bu iki tanım, kendi başlarına hem doǧru, hem de eksiktir; ve eksik oldukları için de yanlıştır. Marksist devrim teorisinde böyle karşı karşıya getirilen bir ikilem yoktur. İktidar meselesi her devrimin ana meselesidir; ama bütünü deǧildir. “Proletarya ve müttefiklerinin iktidara el koymasıdır” şeklindeki devrim tanımı tek başına eksiktir ve dolayısıyla her eksik tanım gibi yanlıştır. Tarihte proletaryanın iktidarı ele geçirdiǧi halde sosyal dönüşümü saǧlayamadıǧı, Paris Komünü gibi pek çok devrimci girişimi olmuştur. Bu tanıma göre bütün bu hareketleri devrim saymak gerekecektir. Aynı şekilde ikinci kavram da eksik olduǧu için nitelik belirleyici deǧildir. Bu tanıma göre “yukarıdan devrim”le Almanya’yı feodalizmden kapitalizme yükselten Bismarcyönetimini devrimci saymak gerekecektir.
Marksist devrim anlayışı, sürekli ve kesintisiz bir ihtilâl sürecini öngörmektedir. Devrim, halkın devrim girişimiyle –aşaǧıdan yukarı– mevcut devlet cihazının parçalanarak, politik iktidarın ele geçirilmesi ve bu iktidar aracılığıyla -yukarıdan aşaǧıya– daha ileri bir üretim düzeninin örgütlenmesidir.
İşçi sınıfının tarih sahnesine baǧımsız bir güç olarak çıkmasından itibaren, sosyalist harekette sapmalar daima devrim teorisinin bu ikili niteliǧinden birisini abartmak veya ihmal etmek şeklinde ortaya çıkmıştır.
Kaynak: Mahir Çayan, Bütün Yazılar, Eriş Yayınları, 1. Baskı, Sayfa 193.
[1] Devrim kavramı, burada proletarya devrimi veya proletaryanın hegemonyasında demokratik devrim anlamında kullanılmaktadır.
[2] Sosyalist devrimde proletarya diktatoryasını; demokratik devrimde ise halk diktatoryasını kurar.