BÖLÜM – II–
Sosyalizm’e Kemalizm’den Geçen Kuşak
5-Deniz Gezmiş Devrimciliğinin Sosyalizm Boyutu: Kemalizm’den Geçerek Sosyalizmle Buluşma
Deniz Gezmiş devrimciliğinin özünü oluşturan iki bileşenden ikincisi, kuşkusuz ki, sınıfsız, sömürüsüz; insanların eşit ve hür (özgür) olacağı; emeğin, refah içinde, eğitimli ve kültürlü bir yaşamı mümkün kıldığı bir toplumsal sistemi savunan dünya görüşüne sahip olmasıydı. Kısacası sosyalist olmasıydı.
Ama o Sosyalizm’e, bu devrimci ideoloji ile 1960’lı yıllarda buluşan aydınların ve gençlerin büyük çoğunluğu gibi, Kemalist devrimcilikten geçerek gelmişti.
Esasen, içinden çıktığı ve önderlerinden olduğu 1968 Devrimci Gençlik Hareketinin öncüleri, bir devrimci kuşak olarak aynı süreci yaşamıştı: Kemalizm’den geçerek Sosyalizm’le buluşmuşlardı.
En önemlisi de, bu geçişin bir reddiye olarak değil; ideolojik bakımdan bir aşma ve siyasi bakımdan Kemalist Devrim’i tamamlamanın güvencesi olarak yaşanmasıydı.
6-Türkiye Sosyalizminin Kemalizmle İlişkisi Ve Bu İlişkinin Kesişme Noktasında Yer Alan Deniz Gezmiş Devrimciliği
Biraz önce belirttiğimiz iki gerçeği altını çizerek vurgulamak ve belirginleştirmek gerekiyor.
Bu gereklilik, hem konumuz bakımından Deniz Gezmiş devrimciliğinin, hem de devrimci Deniz Gezmiş’in 2000’ler Türkiye’sinde milli kahraman konumuna yükselmesinin özünü doğru kavrama ihtiyacından kaynaklanıyor.
Bu gerekliliği doğuran üçüncü bir ihtiyaç olarak, Türkiye Sosyalizminin, özellikle Küreselleşme liberalizmi yıllarında çok topa tutulan; topa tutulmak için de çok çarpıtılan Kemalizm’le ilişkisini doğru değerlendirme ihtiyacını da saymak gerekiyor.
Bu yazıda Türkiye Sosyalizmi’nin altını çizme gereği duyduğumuz iki gerçeğine, Deniz Gezmiş solculuğunun Türk halkının gözündeki meşruiyeti çerçevesinde değinilecektir.
BİR- Türkiye’de 1960’lı yıllarda Sosyalizmle buluşan aydınların hemen hemen tamamı, siyasi yaşama Kemalist Devrimci olarak gözlerini açmış; ama sosyalist olarak devam etmiş ilerici ve devrimci aydınlardı.
O yıllara kadar Türkiye sosyalist hareketini 50 yıl süreyle temsil etmiş TKP’nin ve siyasi mücadeleye TKP çatısı altında doğrudan sosyalist olarak başlamış aydınların savunduğu program da özünde Kemalist Devrim’i tamamlama (Milli Demokratik Devrim/MDD) programıydı.
Bu durum ve Milli Kurtuluş Savaşı’ndan başlayarak bütün bir Atatürk dönemi boyunca Türk milli ve demokratik devriminin Kemalist önderliği ile sosyalist Rusya ve Sovyetler Birliği arasındaki dostluk ve dayanışma ilişkisi, devrimci Türk aydını için Kemalizm’den Sosyalizm’e geçişi kolaylaştıran bir etmen olmuştu.
İKİ- İdeolojik bakımdan Kemalizm’den Sosyalizm’e geçiş, Kemalizm’i reddiye temelinde değildi. Ondan, siyaseten ve program olarak kopma temelinde gerçekleşmemişti.
Tam tersine ve çok önemli: Çağın ve Türkiye’nin toplumsal yapısının gereği olarak, Kemalist Devrimi tamamlamanın ancak sosyalizmi hedefleyen bir devrimcilikle mümkün olacağı gerçeğine dayanıyordu. Bu gerçeği Atatürk’ün kendisi de görmüştü ve önderlik ettiği devrimin başarısı için “arasız devrimler” öngörüsünde bulunmuştu.
Gerçekten de, daha 1930’ların sonlarından başlayarak Kemalist Devrim’in atılım döneminin yerini önce duraklama evresine; 1945 sonrasında da geriye dönüşe terk etmesinin siyasi nedeni, “arasız devrimler” ufkunun ve anlayışının kaybedilmesiydi.
Atatürk’ün kişi olarak aştığı milli burjuva devrimciliğinin bu ufuktan yoksun olması; devrimin önderi mili burjuvazinin, Mihri Belli ağabeyin deyişiyle, sınıf olarak “devrimci barutunu tüketmesi”ydi.
CHP’de 1940’larda başlayan ve son yıllarda varacağı son istasyona varmış olan gerileme, 27 Mayıs’a karşı tutumu ve sol’un 1960’lardaki yükselişi deneyi içinde açıkça görülmüştü.
Doğan Avcıoğlu ve İlhan Selçuk başta olmak üzere Kemalist Devrimin tamamlanması mücadelesinden vazgeçmeyen Atatürkçü aydınların bu yıllarda sol’a yönelmeleri, bu gerçeği görmelerinden kaynaklanıyordu.
Doğan Avcıoğlu 1960’ların ve 70’lerin dünyasında geriye dönüşü önlemenin ve zamanla Kemalist Devrimi tamamlamanın güvencesini, Atatürk’ün vasiyetine de dayanarak, ideolojik sosyalizmle ve siyaseten dünya sosyalizm güçleriyle ittifakta görüyordu.
7-Kemalist Devrim Mirasını Sahiplenmenin Türk Halkının Bilincinde Yarattığı Siyasi Meşruiyet
68 Devrimci Gençlik Hareketinin öncüleri olan genç devrimciler ve 1960’lı yıllarına sol yükselişinde sosyalist olan aydınlar, Kemalist Devrimi tamamlama hedefinde, “Sosyalizm’le ittifak” anlayışı ve tutumunu da aştılar ve daha köklü bir devrimcilik olarak Sosyalizm’i benimsediler.
Deniz Gezmiş, sosyalistleşmesinde yaşadığı bu sürecin sonuna kadar bilincindeydi.
Bu bilinçte olduğu için, önderlik ettiği 1968 devrimci gençlik eylemlerinde büyük öğrenci kitlesini Kemalist Devrim talepleri temelinde birleştirmeyi esas aldı ve bu çizgisinde, dostun düşmanın teslim ettiği bir başarıya ulaştı.
Bu bilinçte olduğu için, 1971’deki yargılanmasında hakkındaki ölüm kararını veren Sıkıyönetim Mahkemesi önünde yaptığı savunmasını, tarihe kayıt düşen bir temele oturttu.
Deyim yerindeyse, Sıkıyönetim yargıçlarının başı üzerinden, 45 yıl sonrasının Türkiye’sine seslendi. Savunduğu devrimci siyasi çizginin bilincinde olarak, Türkiye’nin, ABD’nin BOP planları gibi planlar içinde parçalanmayla karşı karşıya geldiğinde değerinin anlaşılacağından emin olduğu Kemalist Devrim’i savundu. O mahkemede yargılananın aslında, birey olarak Deniz Gezmiş olsa da, siyasi olarak Kemalist Devrim olduğunu söyledi.
Deniz’in devrimciliğinin Kemalist Devrim ve Milli Kurtuluş Savaşı ile bu ilişkisi, daha yaşıyorken ona Türk halkının yüzde otuz, yüzde kırk’lık bölümünde büyük bir sempati yarattı.
Eylemleri, emperyalizme bağımlı ve yarı-feodal yapılarla sarmaş dolaş sistemin yasaları tarafından “yasa dışı” ilan edildiğinde bile, milletin önemli bir kesiminin gözünde meşru sayılıyordu.
Bu meşruiyeti yaratan, yazının girişinde açıkladığımız eylemlerinin tarihsel bakımdan Kemalist Devrim’e dayanması, siyasi bakımdan Türk halkının özlemlerine denk düşmesiydi.
Daha yakalandığı ve yargılandığı günlerden başlayarak ve idamının hemen ardından hakkında türküler yakılması, halkın gönlündeki meşruiyetinin sonucuydu.
Yazıyı, bu türkülerin en sıcağı sıcağına yakılanlarından biri ve en içten olanı ile bitiriyoruz.
Şarkışla’ya düşürmesin oy oooy
Allah sevdiği kulunu oy!
Gemerek’te çevirmişler
Deniz Gezmiş’in yolunu
Nolayıdım nolayıdım, oy ooy
Okuryazar olaydım oy!
Deniz mahkemeye düşmüş
Avukatı ben olayıdım
Arslan KILIÇ
Yazının ilk bölümünü okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.