![kapitalizm ve sol deniz hüseyin yusuf](https://68arsivi.com/wp-content/uploads/2022/05/kapitalizm-ve-sol-deniz-huseyin-yusuf-1024x726.png)
Sol düşünceyi yok etme çabaları biraz da dereyi tersine akıtmaya çalışmak gibi bir şey. Bu umut veren girişten sonra düşünelim ve konuşalım.
Solu yok etme emperyalist bir projedir.
Emperyalizm, kuşkusuz, güçlü, onurlu bağımsızlığını her şeyin üstünde tutan bir ülkede projesini uygulayamaz. Ancak, bu özelliklerini kaybetmiş ülkelerde işbirlikçilerini kolayca bulur ve projesini uygulamaya koyar. İşbirlikçiler özel olarak seçilir ve çoğu kez devletin içinde su başlarını tutarlar; üniversitelerde, basında, siyasi partilerde sivil toplum kuruluşlarında ve en önemlisi ülkemizi savunacaklarına inandığımız orduda da mutlaka yer alırlar; çoğu iyi eğitim almışlardır ve kesinkes emperyalist ülkelerde eğitilmişlerdir. Genellikle aşırı sağcılar, bunların içinde de Siyasal İslamcı kişi ve kuruluşlar her zaman emperyalizmin hizmetindedir
Projenin İçeriği Nedir?
Ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimini engellemek. Bunu adım adım yapmak zorundadırlar. Çünkü karşılarında Türkiye örneğinde görüldüğü gibi, Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş güçlü bir kitle vardır.
Emperyalistler ve işbirlikçileri, öncelikle, insani gelişmeyi durdurmak için, A’dan Z’ye tüm eğitim kurumlarını bağımlı kılma, geriletmek ve işlevsiz kılmak çabasına girer; sonra, sanayileşmeyi, her olanağı kullanarak engeller; var olan sanayi kuruluşlarını özelleştirmek ya da kapattırmak yoluna girer. Dahası, basın yayın dünyasını kontrol altına alır. Anti emperyalist, özgürlükçü, eşitlikçi ve barışçı sivil toplum örgütlerini ve kişileri etkisizleştirmek için her olanağı kullanır; gerekli görürse, acımasızca yok eder. Gerekirse askeri darbelere başvurarak, toplumu, bütünüyle siyaseti ve ülke yönetimini kendisine bağımlı kılar.
Bir örnek vermek gerekirse 1927-1930 yılları arasında ABD’nin Türkiye Büyük Elçisi Joseph Grew aynı zamanda Amerika’nın Lozan Konferansı delegesidir. 1930’da diyor ki, “Atatürk’ün liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti Bilimsel yolda attığı adımlarla çok hızlı bir gelişme göstermektedir. Bu bizim ileride çıkarlarımıza engel oluşturacaktır. Bu gelişmeyi durdurmanın yolu ülkenin İslamcılarıyla işbirliğinden geçmektedir” (ABD Başkanlığına Notlar)
Emperyalizm projesini o donemde uygulamaya koyamadı. Çünkü kendine güveni olan, istersek yapabiliriz diyen güçlü bir ülke vardı karşılarında. 1945 sonrasının ABD ürünü olan Soğuk Savaş ortamında proje uygulamaya başlandı. Üreterek gelişmeyi ilke edinmiş ülkeye yardımlar başladı. Karşılığında ülke, adım adım bağımsızlığını, giderek gücünü ve onurunu kaybetti. ABD emperyalizmi hayır diyeni affetmiyordu; 1960 darbesiyle Adnan Menderes ve en yakın arkadaşlarını idama götürdü.
68 Gençliği
68 Gençliği bu olumsuzluklara hayır diyen değerlerimizdi.
Öngörülüydüler.
Önce Üniversitelerde yaşanan haksızlıklara direndiler. Bağımsızlığı, emeği, tarım üreticilerini ve barışı hep savundular; Üreticilerin üretmelerini engelleyen siyasetleri onlara anlatmak için Anadolu’yu karış karış dolaştılar. Sendikalarla, sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket etmek gerektiğini de bildiler.
Halkın desteği çok güçlüydü.
Sonra ne oldu?
Emperyalizm karşıtı güçlerin 12 Mart 1971 faşizmi ile birlikte yok edilmeleri dönemi Baskılara, engellemelere, tutuklamalara giderek gençliği orada burada öldürmeye başladılar. Gençler o kadar inançlıydılar ki direnmeye ara vermediler ölüme giderken bile.
Ülke siyaseti, onların değil emperyalist güçlerin yanında yer aldı. Gezmiş, Aslan ve İnan üçlüsünün idam kararı mecliste CHP’li üyelerin de katılımıyla kabul edildi. Gençlerin idamları engelleme adına attıkları adımlar Kızıldere’de Cihan ve dokuz arkadaşının katliamıyla sonuçlandı. Ülke siyaseti aslında biraz da utanarak kendilerini haklı çıkarmaya çalıştı.
Sonrasında binlerce anti-emperyalist insanımız, bazen topluca, bazen bireysel, çoğu genç, emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından katledildi. Ancak ne yazık ki, bu cinayetlerin tamamına yakını faili meçhul bırakıldı; bugün de bırakılıyor.
Ben, Cihan Alptekin’in ablası olarak, yaşanan acının derinliğini ve yıkımını bire bir yaşadım.
Binlerce öldürülen gençlerimizin ailelerinin neler yaşadığını biliyorum. Bu toplum çok acı çekti ve çekmekte.
Sola ne oldu?
Daha güçlüyüz ve oynanan oyunları geç de olsa görüyoruz. Toplum, emperyalizmin yıkıcılığını daha güçlü bir biçimde anlıyor. Soldan başka çıkış yolu olmadığını biliyor. Toplum, siyasetin çok önündedir. Umudumuz da budur.
Nuran Alptekin KEPENEK