Türk basınının ilk savaş muhabirlerinden; 68 Devrimci Gençlik Hareketini dönemin en yüksek tirajlı gazetesinin (Günaydın) foto-haber muhabiri olarak yakından izlemiş ve 68 devrimci gençlik eylemleriyle ilgili unutulmaz fotoğraflar çekerek bu fotoğraflarla eşsiz bir “68 Belgeseli” oluşturmuş ERGİN KONUKSEVER’i, dün (16 Aralık 2022) gece yitirdik.
85 yaşında veda eden 68 devrimci kuşağının “Ergin abisi”, aslında tam bir milli kurtuluş savaşları gazetecisi ve çevresindekisıydı.
Gazetecilik mesleğinin ustaları onu, Türk basınında foto muhabirliği ile haber muhabirliği ayrılığını kaldıran ve izlenen olayların hem boyutunu hem de haberini yazan ilk gazeteci olarak tanımlıyorlardı.
Savaş Muhabirliğinden İhtilal Ve Devrimci Gençlik Hareketleri Muhabirliğine
1967-1988 yılları arasında savaş muhabiri olarak Ortadoğu bölgesindeki önemli bütün savaşları izlemiş ve bu savaşlardan tarihe kalan fotoğraflar çekmişti.
“Altı Gün Savaşı (Ḥarb’el eyyam’es Sitte)” diye anılan 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda başlayan “savaş muhabirliği” kariyerini, Filistin milli kurtuluş örgütlerinden Arafat’ın lideri olduğu El-Fetih’in yürüttüğü direnme savaşında, Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında ve 1980-1988 İran-Irak Savaşında sürdürmüştü.
Ergin Konuksever 27 Mayıs sonrasının 21 Mayıs 1963’teki Talat Aydemir ihtilal girişimine de yakından tanık olmuştu. 21 Mayıs Hareketinin iki lideri Talat Aydemir ve Fethi Gürcan (“İhtilalin Suvarisi”) ile dostluk ilişkisi içinde olmuştu
“Mesleğimin En Onurlu Sayfaları: Devrimci Gençlik Eylemleri Muhabirliği”
Fakat onun 1956’dan 1996’ya kadar süren 40 yıllık gazetecilik ve foto-haber muhabirliği yaşamında, yakından tanıklık edip, önderleri ile arkadaş-abi ilişkisi kurduğu 68 Devrimci Gençlik Hareketi muhabirliğinin özel bir yeri ve önemi vardı.
Ev sahibi bu yeri, “Deniz Gezmiş başta olmak üzere birçok ebeveynini tanıma ve kendileriyle abi-kardeş olmak ilişkisi kurma şansına sahip olduğu 68 Devrimci Gençlik Hareketini yakından izlemiş bir gazeteci, 40 yıllık meslek yaşamının her zaman övündüğüm en onurlu sayfalarını oluşturduğu” cümleleri ile tanımlamıştı.
68 Devrimci Gençlik Hareketi, Türkiye’de 27 Mayıs sonrasında yükselen milli bağımsızlık ve sosyalizm dalgasının hem bir parçası, hem de daha da büyümesinin tetikleyicisi olmuştu. Türkiye, erken Cumhuriyet döneminden sonra, ikinci büyük aydınlanma ve devrimcileşme dönemini yaşıyordu.
Ama yine aynı dönem, Soğuk Savaş antikomünizminin, onun yarattığı gerici ön yargı ve şartlanmışlıkların ve NATO-Gladyo güdümlü baskı ve Bakımların basın üzerinde hala egemen olduğu bir dönemdi. Dönemin ağırlıklı medyasını oluşturan gazeteler, 68 devrimci gençlik eylemlerinin ve TİP harcamalarının haberlerini bu ortalamalardan olan süzgeçlerden geçirerek ya hiç yapmıyor; ya da çarpıtma ve yalanlarla veriyorlardı.
Ama 27 Mayıs’ın yarattığı özgürlük ortamında ve 60’lı yılların bağımsızlıkçı ve devrimci hareketler yükselişi içinde iki gazete ve üç muhabir, 68 gençlik eylemlerinin haberleri konusundaki NATO ve antikomünizm demir perdesini yırtıyordu.
68’in Gazetecileri: Şükran Soner, Faruk Şensoy ve Ergin Konuksever
İki gazete ve muhabirleri: CUMHURİYET gazetesi ve onun gençlik hareketleri muhabiri ŞÜKRAN SONER ile DOĞAN ÖZGÜDEN yönetimindeki AKŞAM gazetesi ve onun gençlik eylemleri muhabiri FARUK ŞENSOY’du.
Üçüncü gazeteci ise ERGİN KONUKSEVER’di. Ama Ergin Konuksever, Şükran Soner ve Faruk Şensoy gibi, yaptığı haberler konusunda uğraşan gazetenin desteğine sahip değildi.
Ergin Konuksever’in foto-haber muhabirliğini yaptığı Günaydın gazetesi, dönemin bir tür bulvar gazetesi, ama aynı zamanda çok satışlı gazetesiydi. Yaşanan günün koşullarında neyin haber olup neyin haber değeri taşımadığını adeta ayak seslerinden tanıyan; ama haber yaparken de son tahlilde kutsal sistemin yüce çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir gazeteydi. Haberciliğin ve anti-haberciliğin ustası olan bir gazeteci patronu vardı (Haldun Simavi).
Ergin Konuksever işte böyle bir gazetede dönem hem en doğru 68 gençlik cinayetleri haberlerini yapma; hem de gençlik vergilerinin en seçkin, en yüksek maaşlı ödemeleri yayınlamayı başarıyordu. Böyle bir gazetede NATO ve ABD karşıtı davaların haberini yayınlamak büyük bir başarıydı.
Bu özelliği nedeniyle, 68 Devrimci Gençlik Hareketine öncülük yapan TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı), DÖB (Devrimci Öğrenci Birliği), FKF/DEV-GENÇ (Fikir Kulüpleri Federasyonu/Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu) gibi gençlik örgütlerinin ve Deniz Gezmiş başta olmak üzere birçok gençlik önderinin dostluğunu ve güvenini kazanmıştı. Deniz Gezmiş’in sırtında ünlenen NATO ürünü parkayı ona bu ilişki içinde armağan etmiş; son yakalanmasından (16 Mart 1971) sonra Ankara’da dönemin İçişleri Bakanının huzuruna çıkarıldığında, Ankara’ya koşup üstünde olan parkayla son fotoğrafını çekmişti.
Polisin onca ayarlayıcı teklifine; Mümkün olabilmesinca kısıtlama ve kısıtlamalara rağmen, ilişki içinde olduğu hiçbir gençlik ebeveyni ve haberini yaptığı veya belirli bir haberini aldığı hiçbir gençlik eylemi hakkında polise arzu etmemişti. Bu görüntülerle elde edilen güven sonucu, Deniz Gezmiş’ten Mahir Çayan’a kadar uzanan gençlik ebeveynlerinin özel dostluğunu; onların “Ergin abisi” olma unvanını kazanmıştı.
Ergin Konuksever’in Objektifinden 6. Filo Askerlerinin Denize Dökülmesi Eyleminin Fotoğrafları Dünya Çapındadır
68 Devrimci Gençlik Hareketiyle ilgili evinde sakladığı ve gözü gibi koruduğu fotoğraflar, filimler, bildiriler, gazete haberleri, Türkiye yakın siyasi tarihinin olsun, 1960 sonrası devrimci mücadele tarihinin olsun paha biçilmez belgeleridir.
Hele o ABD 6. Filo askerlerinin 16 Temmuz 1968’de Deniz Gezmiş ebeveynliğindeki gençlik devrimci tarafından Dolmabahçe’den denize göç eylemlerinin fotoğrafları… 6. Filo askerlerinin denize atılmalarının ve açıktaki 6. Filo gemilerinden indirilen sandallarla denizden toplanmalarının fotoğraflarına ancak ABD’nin Vietnam’daki zayiatinin fotograflari ile karsilastirilacak degerdedir.
68 devrimci gençlik kuşağının “Ergin abisi”, mesleğinden ayrıldıktan sonra hep o gördükleri anıları ile yaşadı. O anılarla mutlu oldu. Deniz’in (Gezmiş) lakabı anılan “devrim şehitleri” anmalarında hazır bulundu. Tanıklıklarını, anılarını, arşivini, dönemle ilgili kitap yazanlara, araştırma yapanlara, belgesel hazırlayanlara cömertçe sundu.
“Son Suvari: Ergin Konuksever”
68’liler Birliği üyesi ve belgesel sinemacı Dilşat Zülkadiroğlu arkadaşımız, eşi Mustafa Zülkadiroğlu ile birlikte, 68’liler Birliği’nin siyasi-manevi desteğinde, 2015 yılında “SON SUVARİ: ERGİN KONUKSEVER” belgeselini yaptı. Ergin abi aynı zamanda iyi bir at binicisiydi. Jokey değil, süvariydi. Tam bir at sevdalısıydı ve atların dilinden iyi anlardı. Bugünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 30 Temmuz 2003’te Başbakan olarak İstanbul’da bir park açılışı yaptıktan sonra bindirildiği attan düştüğünde, olayı, “At mübarek hayvandır, sırtına binenin kişiliğini ilk binişinde tanır” diye yorumlamıştı.
Kıbrıs Gazisi Ergin Konuksever
Bugün özlemle, sevgiyle saygıyla sonsuzluğa uğurladığımız Ergin Konuksever, aynı zamanda bir Kıbrıs gazisiydi. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına savaş muhabiri olarak katılmış; savaşın en yoğun gününde cephenin ön hatlarında yaşayan EOKA güçlerinin eline esir düşmüştü. Âdem Yavuz’un şehit olduğu o esarette yaralanmış; Kıbrıs’taki TSK komutasının etkin müdahaleleri ile serbest bırakılmıştı. Kıbrıs Barış Harekâtı ile ilgili çok değerli anıları vardı.
İki kardeş Türk askerleri tarafından esir alınan Kıbrıslı bir Rum’un, nerede olduğunu bilmediği kardeşlerine yazdığı mektup Ergin Konuksever’e vermekten, kardeşlerini bulmasını ve mektubunu vermeyi istemesi, ada Türkleri ile Rumlar arasında sadece düşmanlık değil; yüz evlilik birlikte yaşamanın ürünü olan dostluk ve kardeşlik ilişkisinin de kuralcı örneğini oluşturur.
“DEVRİMCİLER ÖLÜR, DEVRİMLER SÜRER”
Ergin abiyi, Deniz Gezmiş’in, oğlunu çektiği o parkalı ömürlerin posterine gideceği ve “Devrimci kardeşimiz…” diye başlayan notla uğurluyoruz: “DEVRİMCİLER ÖLÜR, İNANIYORUM Kİ DEVRİMLER SÜRER”…
Arslan KILIÇ