a. Hareketin Toplumcu Özelliği
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin üzerinden 50 yıl geçti. Onları toplumca saygı ve sevgiyle anıyoruz. Bu yazıda onların ölümüne savundukları 68 Hareketi üzerinde durulmuştur.
Türkiye 68 Hareketi yalnız bir gençlik hareketi değil, tüm toplumu etkileyen ve tüm toplumdan etkilenen bir hareketti. Bunun sonucu olarak o yıllarda hak arama kavgasına giren emekten yana bütün güçler, kendi sloganlarının yanında, 68’in ortak sloganlarını da atıyordu. 68’lilerin ideolojik anlayışını yansıtan ve tüm toplumun dilinden düşmeyen 68’in en bilinen sloganları “Tam Bağımsız Gerçekten Demokratik Türkiye” ve “Kahrolsun Emperyalizm” idi.
Tüm sorunların Amerikancı bozuk düzenden kaynaklandığını yansıtan ve 68’lilerin düşünce yapısını ifade eden bu sloganlar tüm kitle hareketlerinin ortak sloganları olmuştu. Yani kitleler bu sloganlar etrafında birleşmişti. Böylece 68 Hareketi, toplumun bütün kesimlerini içine alan ve sömürü düzenine karşı emekten yana güçlerin birleştiği genel bir muhalefet hareketi olmuştu.
9-10 Ekim 1969 tarihinde yapılan, FKF’nin Dev-Genç’e dönüştürüldüğü genel kurulda divana sunulan çalışma raporunun ana başlıkları hareketin bu özelliğini açık bir biçimde yansıtır. Başlıklar şöyle:
*Yurdumuzu vesayet altına alan Amerikan emperyalizmine indirilen darbeler,
*Bütün gücümüzle işçilerimizin mücadelesine destek olduk,
*Demokratik köylü hareketleri yarattık, köylü eylemlerine bütün gücümüzle destek olduk,
*Devrimci gençlik hareketleri çığ gibi büyüdü,
*Diğer kuruluşların devrimci hareketlerini de bütün gücümüzle destekledik.
68 ideolojisine göre, ülke ve toplumumuzun tüm sorunları emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından yürütülen “bozuk düzenden,” yani sistemden kaynaklanıyordu. Dolayısıyla böyle bir sistemle mücadele etmek devrimcilerin göreviydi ve görevden kaçılamazdı. Bu sistem için ise en tehlikeli gelişme, hareketin toplumsallaşmasıydı ve bundan fena halde ürküyordu. 12 Mart Darbesinin amacı da sivil hükümetlerin önleyemediği toplumsallaşmayı önlemekti. Bunu sağlamak için bazı liderler sallandırılmalı (kendi deyimleriyle), toplumun aklı başına getirilmeliydi. İşte infazların gerçek nedeni buydu.
b. Milli Demokratik Devrim ve Anti-Emperyalist Mücadele
68 Hareketine göre anti-emperyalist mücadelenin tarihsel gelişimi şöyle özetlenebilirdi:
1918’lerde emperyalist güçler tüm topraklarımızı işgal etmiş ve dünyada ilk milli kurtuluş savaşı verilerek Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Yıllar sonra işbirlikçi iktidarlar aracılığıyla Türkiye tam bağımsızlığını yeniden yitirmiş ve emperyalizme yarı bağımlı bir ülke haline gelmiştir. Dolayısıyla yeniden bir kurtuluş savaşı verilmelidir. Bunun adı da MDD=Milli Demokratik Devrimdir. MDD gerçekleştirildikten sonra sosyalizmin inşasına geçilecektir.
Bu anlayış 68’in sayısız metinlerinde ifade edilmiştir…
*TİP Genel Sekreteri Nihat Sargın 13 Ağustos 1967’de Silvan’da yapılan mitingde, “Tarihte ilk milli kurtuluş savaşını veren bir ülke olduğumuz halde bugün yine emperyalizmin kucağına düşmüş yarı bağımlı bir ülke durumundayız” diyordu.
*Aydınlık Sosyalist Dergi’nin 12. ve 24. Sayılarında yayınlanan iki uzun yazıda, “MDD’in ne olduğu, hangi sınıf ve tabakalarla nasıl gerçekleştirileceği, devrimci militanların bu ittifakın oluşturulmasında nelere dikkat etmeleri gerektiği, ittifakın öncülüğünün niçin işçi sınıfında olduğu, ittifak içerisinde köylülüğün rolünün ne olacağı” gibi ayrıntılara yer verilmiştir.
*Yine 68 döneminde devrimcilerin çıkardığı İLERİ Dergisi’nin 5. sayısında (sayfa 16-17), Milli Demokratik Devrim’in ne olduğu, nasıl gerçekleştirileceği, sınıf ve tabakaların ittifak içerisinde nasıl dizileceği gibi konular işlenmiş, ayrıca MDD tezinin öğrenilebileceği bir kitap listesi verilmiştir.
*Yukarıda sözü edilen 1969 çalışma raporunda da MDD tezi açıklanmıştır.
*6 Mayıs 1972’de idam edilen THKO’nun teorisyeni Hüseyin İnan MDD ile ilgili şu açıklamayı yapar: Emperyalizmin hegemonyası altında yarı bağımlı, az gelişmiş bir ekonomiye sahip olan Türkiye‘de devrim stratejisi Milli Demokratik Devrim’dir. Sosyalist devrimde, işçi sınıfı ile ittifaka girecek sınıf ve tabakalarla, antiemperyalist mücadelede, yani MDD sürecinde ittifaka girecek sınıf ve tabakalar farklıdır. (Hüseyin İnan, “Türkiye Devriminin Yolu, s.30-32)
68 Devrimci kuşağı, MDD’in gereği olarak ulusal Kurtuluş Savaşına ve onun önderi olan M. Kemal Atatürk’e de sahip çıkmaktaydı. Fakültelerdeki panolara asılan ilanlarda, dağıtılan bildirilerde, yazılan teorik metinlerde Mustafa Kemal’e ve bağımsızlık savaşına sürekli vurgu yapılmaktaydı. Bağımsızlığı konu alan miting ve gösteriler düzenlenmekte, yapılan konferanslarda, panellerde forumlarda bağımsızlık savaşı sürecinden örnekler verilerek metinler zenginleştirilmekteydi. Bu örneklerden bazıları:
*M. Kemal’in Bursa Nutku bildiri haline getirilip dağıtılmış, dev pankartlara yazılıp fakültelerin duvarlarına asılmıştır. Bornova Savcısı Osman Kırkyaşaroğlu, Bursa Nutku’nu bildiri halinde getirip dağıtan öğrencilerin tutuklanmasını isteyince, 68’liler bu nutku incelettirmiş ve Atatürk’e ait olduğunu tescil ettirmiştir.
*29 Ekim 1968’de aralarında sosyal demokrat gençlerinde bulunduğu Deniz Gezmiş önderliğinde bir grup Samsun Atatürk heykeli önünden “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü,”nü başlatmışlardır. Gençleri ilk gün Samsun emniyeti gözaltına almışsa da Samsun savcılığının salıvermesi üzerine yürüyüşe yeniden devam edilmiştir. Kamuoyunun büyük ilgisini çeken bu yürüyüşü gerici çevreler “Komünistlerin ihtilal provası” diye nitelemişti. Yürüyüşçüler Anakara’nın girişi Kayaş’a geldiğinde bu tepkilerden korkan sosyal demokrat gençler CHP yönetiminin de uyarısı üzerine yürüyüşü terk etmişlerdir. Yürüyüş komitesi eksildiği için eylem illegal duruma düşmüş, buna rağmen 10 Kasım 1968’de Anıtkabir’de sağlıklı bir şekilde yürüyüş tamamlanmıştır.
*8 Mart 1970 tarihinde çok sayıda devrimci örgüt tarafından Ankara’da ortak bir basın toplantısı düzenlenerek, Türkiye’nin 1919 yılındaki gibi işgal altında olduğu belirtilmiş ve bu duruma karşı eyleme geçilmesi kararlaştırılmıştır. Basın toplantısında 16-21 Mart haftası “Bağımsızlık Haftası” ilan edilmiş ve haftanın içini dolduracak eylemlere geçilmiştir.
*Bu etkinlik çerçevesinde devrimci örgütler haftanın sonunda DTCF’nin bahçesinde bir forum yaparak, topluca ilk TBMM’nin açıldığı binaya doğru yürüyüşe geçmişlerdir. Binanın önüne gelince örgüt temsilcileri içeriye girmişler ve TBMM’nin ilk açılışındaki hava yaratılmış, binanın balkonundan dışarıdaki kalabalığa seslenerek ortak bir metin okunmuştur. Metinde özetle, “Biz gerici meclis değil, Mustafa Kemal’in emperyalizme karşı savaş için açtığı devrimci meclis istiyoruz” denilmiştir. Bu açıklama daha sonra bazı gazetelerde yayınlanmış ve M. Kemal’in aynı yerde halka seslenirken çekilen resmi ile o günkü açıklama yapan Dev-gençlilerin resmi yan yana basılarak görüntü benzerliğine vurgu yapılmıştır.
*Her sene Yerli Malı Haftasının ve milli bayramların devrimciler tarafından alternatif kutlama törenleri yapılmaktaydı. Kutlamalara katılan gençlerin birçoğunun yakasında kalpaklı Atatürk rozeti bulunurdu. Sadun Aren bu anlayışı yıllar sonra, 68’liler Birliği Vakfı genel kurulunda yaptığı konuşmada, “Biz önce Atatürkçüydük, sonra kendi ideolojimizdendik” diye ifade etmiştir. Bu örnekler çoğaltılabilir…
Yarım asır önce katledilen liderlerimizi saygı ve özlemle anar, mücadele dirençlerinin devrimcilere ve tüm toplumumuza ışık olmasını dilerim…
Fikret BABUŞ / 25 Nisan 2022