Kaçak Öğrencilerin Yolculuğu -2
Gıyabi Tevkif Kararı
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Rektörü Kemal Kurdaş’ın “mümtaz misafir” diye adlandırdığı “dost ve müttefik” Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Robert W.Komer’in makam otomobilinin öğrenciler tarafından yakılmasından sonra birkaç kişi tutuklandı. Polisin yakalayamadığı 7 öğrenci hakkında da mahkeme “gıyabi tevkif kararı” aldı.
Mahkemenin haklarında gıyabi tevkif kararı aldığı öğrenciler İrfan Uçar, İbrahim Seven, Halil Çelimli, Taylan Özgür, Yusuf Aslan, Mustafa Akgül ve Coşkun Cemgil’di.
İlk Üç Gün Neler Oldu?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin çeşitli bölüm ve sınıflarında olan 7 kaçak, haklarında mahkemenin tutuklama kararı olduğu halde ilk üç gün üniversitede normal birer öğrenci gibi yaşadılar.
Kantinlerde, anfilerde polislerle karşılaşıyorlardı. Polis onları, onlar polisi tanıyorlardı ama yine de “barış içinde bir arada” yaşayıp gidiyorlardı. Polis onlara dokunmaya, “buyrun karakola” diye davette bulunmaya cesaret edemiyordu. Çünkü polis biliyordu ki, böyle “davet vaziyeti” olduğu takdirde, kaçaklar “hade be” deyip direneceklerdi.
Onların direnmeleri öğrenci kalabalığının toplanması demekti. Toplanacak kalabalık ise herhalde polise çiçek sunmazdı. En azından yumruk ve taşlarla üniversiteden uğurlarlardı. Yumruk ve taşların konuştuğu bir yer ise çok tatsız tuzsuz olurdu. İnsanların neşesi kaçardı doğrusu.
Polis Gençleri Uzaktan İzliyor
Tüm bunları hesaba alan polis şefleri, adamlarına sadece kaçakları “uzaktan seyretme” buyruğunu vermişlerdi. Çünkü polis şefleri Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinin, polisin kaçak arkadaşlarını almaya gelmesi halinde karşı koyacakları ve gerektiğinde dövüşecekleri yolunda aldığı kararı biliyorlardı. “Durum vaziyetleri bu merkezdeyken”, kaçakların ellerini kollarını sallayıp gezmeleri, asla dokunulmaması memleketin, milletin ve de vatanın geleceğinin yararınaydı.
Kaçaklar ODTÜ Maçındalar
Amerikan Elçisi’nin otomobilinin yakıldığının üçüncü günü Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bir futbol maçı vardı. Milli takımın maçı. Kaçakların yedisi de oradaydı. Üstüne üstlük polisin aradığı sanık öğrencilerden Sait Biğ de Milli Takıma karşı oynayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) takımının kalecisiydi.
Yedi kaçak tribünde birlikteydiler. Arkadaşlarını alkışlıyorlardı. Arada bir de “Bravo Sait” diye bağırıyorlardı. Onlar bağırırken polis de seyretmekle yetiniyordu. Sanki polisin görevi okulda ne yaptıklarını izlemekti.
ODTÜ Öğrenci Birliği Başkanı Dayak Yedi Mi?
Taylan Özgür, üç günden bu yana traş olmamıştı. Yüzünün kaşıntısından duramaz olmuştu bu yüzden. Traş olmak için üniversitenin berberine gitti. Berberde kimse yoktu. Koltuğa oturup, “usta şu sakalımı alıver” dedi.
Taylan Özgür’ün yüzü sabunlanmağa başlandığı sırada Öğrenci Birliği Başkanı girdi içeriye…
Taylan Özgür, onun gelişine pek sevinmemişti. Zaten, Başkan’ın kendisi de onlar için sevimli biri sayılmazdı. Araba olayından dolayı kendilerine karşı çıkmıştı. Bir bildiri yayınlayıp yakma olayını kınamıştı. Başkan bu hareketiyle tabanından kopmuştu. Öğrenci Birliği’nin okulda yalnız kalmasına yol açmıştı. ODTÜ öğrencileri, Öğrenci Birliği’ni rektörün bir maşası olarak ilan etmişler ve “ihanetle” suçlamışlardı. Olay günü, Öğrenci Birliği Başkanı, devrimciler aleyhine konuştuğu için dayak yemişti bazı öğrencilerden.
Taylan Özgür Berberdeyken İçeriye Jandarma Giriyor
Şimdi Öğrenci Birliği Başkanı’yla aynı odadaydı. Taylan’ı bu rahatsız ediyordu. Bu yetmiyormuş gibi az sonra kendilerini yakalayarak cezaevine göndermekle görevli Jandarma Binbaşısı’nın odaya girdiğini gördü aynadan.
Bir anda herşeyin bittiğini sandı Taylan. Artık cezaevine yaklaşmıştı. Cezaevine bir adım kalmıştı.
Jandarma Komutanı şimdi kendisini alıp götürse ve dışarıda bekleyen jipe atsa hiç kimsenin kılı bile kıpırdamazdı. Karşı koyamazdı tek başına. Arkadaşları ise uzaktaydılar.
Taylan Özgür Yakalanmak Üzere
Terlemeye başlamıştı heyecandan. Terlemişti sıkıntıdan. “Sonum geldi. Artık kurtuluş yok” diye geçirdi içinden. Bir yandan da aynadan Binbaşı’nın hareketlerini izliyordu. Bekliyordu artık. Gelip koluna yapışmasını, alıp götürmesini bekliyordu. “Acaba traş olmasına izin verecek miydi? Yoksa yüzü böyle sabunluyken mi alıp götürecekti?”
Derken, Jandarma Binbaşısı Öğrenci Birliği Başkanı’yla konuşmaya başladı.
Binbaşı “Yeter” dedi. Öğrenci Birliği Başkanı’na “Yeter artık, arkadaşlarınızı teslim edin. Teslim edin de bizim zor kullanmamıza meydan vermeyin”.
ODTÜ ÖB Başkanı Jandarmayı Dışarı Çıkardı
Heyecandan olmalı, Öğrenci Birliği Başkanı’nın yüzü renkten renge girmişti. Suçüstü yakalanmış gibi bir durumu vardı. Taylan Özgür’e baktı kaçamak. Sonra “İnanın bilmiyorum” dedi. “Nerede olduklarını bilmiyorum. Hem ben bir şey yapamam ki.. Biliyorsunuz bizim elimizde bir şey yok. Bizi tanımıyorlar bile. Öğrenciler bize karşı. Biliyorsunuz durumu. Size yardım etmeyi çok isterdim inanın”.
Sonra Öğrenci Birliği Başkanı Binbaşının koluna girip dışarıya çıkardı.
Taylan da alnındaki boncuk boncuk terleri silip derin bir “oh” çekti. Bir sigara yakıp berber koltuğuna iyice yaslandı. Traş olduktan sonra tekrar arkadaşlarının yanına döndü…
Üniversiteyi Jandarma Sarıyor
Kaçakların tümünün cezaevi korkusuyla burun buruna geldikleri gün 9 Ocaktı. 9 Ocakta, üniversitenin çevresi polis ve jandarmayla çevrilmişti.
Günlerdir, güvenlik kuvvetleri, kaçakların teslim olmaları için öğrenci temsilcilerine baskı yapıyordu. Teslim konusunda jandarmayla öğrenci temsilcileri arasında pazarlığa varan görüşmelerde yapılmış, oysa bir sonuç alınamamıştı.
Teslim Olmak Yok
ODTÜ öğrencileri aranan arkadaşlarının teslim edilmemesinde direniyorlardı. Ankara’daki öteki yüksek okul ve fakültelerinin öğrenci çoğunluğu da bu direnişte ODTÜ öğrencilerinin yanındaydı. Öğrenciler her an bir baskın yapılabileceğini hesaba katarak bazı güvenlik tedbirleri almışlardı. Kaçakları zorla almak için herhangi bir baskının yapılması halinde karşı konulacaktı. Gerekirse güvenlik kuvvetleriyle kavgaya girişilecekti. Her ne pahasına olursa olsun arkadaşlarını teslim etmeyeceklerdi.
Birlikte Karar Veriyorlar
Öğrencilerin kararı kesindi. Kararlıydılar, çarpışma yoluyla da olsa arkadaşlarını teslim etmemeğe. Kaçakların teslim edilip edilmemesinin görüşüldüğü bir öğrenci temsilcileri toplantısı yapılıyordu. Toplantıya, ODTÜ öğrencileri temsilcilerinden başka, Ankara’daki öteki yüksek okul öğrencilerinin temsilcileri de katılmışlardı.
Bir Suçlu Varsa O da Rektördür
Alınan karar şuydu:
“Suçlu olan öğrenciler değildir. Suçlu olan Amerikan Elçisi ve onu davet eden Rektör’dür.
Rektör elçiyi üniversiteye davet etmeseydi araba yakılmayacaktı. Rektör, elçinin gelmesi halinde böyle bir şeyin olacağını biliyordu. Çünkü, elçinin görevine başlamak üzere Ankara’ya gelişi sırasında ve daha sonra yapılanları unutmamışlardır. Rektör biliyordu ki elçinin uçağını havaalanına indirmeyen öğrenciler, arabasını da yakabilirler.
Öncelikle rektörün yargılanması gerekmektedir, bu durumda. Çünkü rektör elçiyi davet etmekle öğrencileri tahrik etmiştir.
Bu komplodur. Amacı, üniversitedeki Amerikan aleyhtarları ve devrimcileri tuzağa düşürüp susturmaktı. Planını uyguladı. Uygulamanın birinci safhasında başarı sağladı. Şimdi de devrimcilerin başını istiyor.
Vermeyeceğiz.
Bu yolda direneceğiz.
Gerekirse dövüşeceğiz de.”
ODTÜ’de Eğitime Ara Verilecek
Üniversite, güvenlik kuvvetlerince sarılmıştı. Her an bir baskın beklenebiliyordu. Ayrıca, ODTÜ Akademik Konseyi de toplantı halindeydi. Toplantıda, okulun tatili konusu görüşülüyordu.
Daha toplantı devam ederken öğrenciler okulun tatili konusunda karar alındığını öğrendiler. Rektörlüğün önünde devamlı nöbet tutan öğrenciler, toplantıyı terkedenlerden okulun tatili kararını öğrenmişlerdi.
Tatil kararı öğrenciler arasında panik havası yaratmıştı.
Devrimciler, o zaman tüm karşı koyma güçlerinin etkisiz kaldığı kanısına vardılar. Kapalı bir okulda daha fazla karşı koyamayacaklardı. Kaçakların ayıklanmaları işten bile değildi artık…
Yeniden toplanan öğrenciler tatil kararını tanımamayı kararlaştırdılar.
Alınan karar şöyle idi:
“Rektör cezalandırmak istediği arkadaşlarımızı yakalatabilmek için okulu ve yurtları boşaltmayı gerekli görmüştür. Boşaltılması için de tek çıkar yol tatildir. Tatil kararını tanımayacağız. Normal olarak okula devam edeceğiz.”
Gençler Gece Saat 10’da Tekrar Toplanıyorlar
Gece saat 22 sıralarında 7 kaçak öğrencinin de katıldıkları bir başka toplantı daha yapıldı. Bu toplantıda kaçakların teslim olup almamaları gerektiği konusu görüşüldü.
Bir grup daha fazla dayanılamayacağını, dolayısıyla kaçakların teslimi gerektiğinde ısrar ediyordu.
Öteki ve çoğunluktaki grub da şiddetle bu fikre karşı koyuyorlardı.
Bu arada kaçakların temsilcileri de konuştu:
“Okul tatil edilmiştir. Karşı koymak güçleşmiştir. Ayrıca arkadaşlarımızla, polisin çatışmasını ve kan dökülmesini istemiyoruz. Teslim olmamız tek çıkar yol”.
Toplantıda bu konuda anlaşmaya varılamadı.
Rektörlük Polisi Üniversiteye Çağırıyor
Öğrencilerin tümü uykusuzdular. Olayların başladığı günden bu yana kimse uyumamıştı. Sürekli olarak polisin saldırısına karşı hazırlıklı olabilmek için uyumadan beklemişlerdi. Toplantılara katılmışlardı. Yorgundular. Yorgun argın olarak yeni bir mücadeleye daha hazırlanıyorlardı. Hem de en güç kavgaya. Gece polis baskın yapacaktı. Çünkü rektörlük, bir yazıyla polise gerekli daveti yapmıştı. Polisin gelmesi halinde ise zorlu kavgalar verilecekti…
Ahmet KAHRAMAN
Kaynak: Akşam Gazetesi / 25-26 Ocak 1969
Yazının birinci bölümü için aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız.
2 thoughts on “KOMER’İN OTOMOBİLİNİ YAKANLAR ARANIYOR / Yusuf ASLAN, Taylan ÖZGÜR, İbrahim SEVEN ve Halil ÇELİMLİ”