Yüz yılımızın büyük yazarlarından Yaşar Kemal’in kaleminden sömürgecilik, milliyetçilik ve din değerlendirmesi. ilk kez 1967 yılında yayınlanan makaleyi, 54 yıl sonra tozlu raflar arasından çıkarıp sizlere sunuyoruz. İyi okumalar.
Kapitalist Sistem…
Kapitalizmin birinci ödevi geride kalmış, sanayini kuramamış milletleri sömürmektir. Kapitalizm bu sömürgecilik düzenini sürdürmek için dünyada politik, kültürel büyük bir ağ kurmuştur. Büyük bir de propaganda ağı kurmuştur.
Kapitalist düzen bu üç büyük ağla kendisine karşı gelmeye çalışanları yok eder.
Kapitalizm, beynelmilel bir soyguncu şebekesidir.
Temeli Avrupa’da atılmış, dünya çapındaki şebekesini Avrupa’dan kurmuştur. Şimdi kapitalizmin bayrağını Amerika ele almıştır. Dünya milletlerini Avrupalı eski kapitalistlerle birlikte Amerika sömürüyor. Amerika, bu büyük kapitalist şebeke sürüp gitsin diye Asya’da döğüşüyor. Gerekirse dünyanın her yerinde de döğüşecek.
Geri kalmış memleketlerde kapitalistlerin yüzdecileri, komisyoncuları var. Bunlar kapitalistlerin ürettikleri ürünleri geri kalmış memleketlerde satarlar, yüzdelerini alırlar, gerisini de Avrupa’da ki, Asya’da ki AĞALARINA gönderirler. Bunlar montaj sanayi kurarlar. Montaj sanayini de yerli bir sanayiymiş gibi tekmil millete yuttururlar. Kapitalist düzenle idare edilen memleketlere kapitalistler, Avrupalı, Amerikalı sömürgeciler yerli sanayi kurdurmazlar, buna izin vermezler. Yerli sanayi kurulursa bir memlekette, gerçek bir yerli sanayi, o memlekette sömürgecilerin pabucu dama atılır. Bakın bir örnek vereyim. Bizde bir mensucat sanayi var. Kumaşımızı, bezimizi, basmamızı biz dokuyoruz. Dışarıya hiç muhtaç değiliz. Artık Avrupalı kapitalistler bize dokunmuş mal satamıyorlar. Ne oluyor, paramız memleketimizde kalıyor. Diyeceksiniz ki Avrupalı, Amerikalı sömürücüler buna nasıl izin verdiler de bizim memlekette mensucat sanayisi kurulabildi? Mensucat sanayinin temeli Atatürk devrinde atıldı. En büyük sebep bu. Bir de Avrupalı, Amerikalı sömürücüler işlerini dokuma sanayinden başka kollara kaydırdılar. Yani geri kalmış memleketlerde yerli dokuma sanayi kurulmasına izin verdiler. Dokuma sanayinin sömürü oranı öteki kollardan daha azdır.
Kapitalist düzen bütün yöntemiyle bir sömürü düzenidir. Delme takmadır. Çetebaşı Avrupa’da, Amerika’da oturur. Kol kol memleketlere ajanları yayılmıştır. Bu ajanlar politik güçleri, basını, radyoyu ellerinde tutarlar. Tabii hepsini değil, büyük bir kısmını…
Bununla o memleketin milli güçlerini yıpratmaya çalışırlar.
Kapitalist düzen sürüp gittikçe geri kalmış bir memlekette yerli sanayi kurulamaz. İzin vermezler. Bu, mümkün değil. Çünkü yerli sanayi kurulduğu an YENİ SÖMÜRGECİLİK bitmiş demektir. Avrupalı, Amerikalı deli mi, bindiği dalı keser mi?
Onun için şimdi bizim idare edildiğimiz düzende yerli, milli sanayi kurulamaz. Kurdurmazlar.
Çare Sosyalizm…
Kurtuluş çaresi ne? Bir tek kurtuluş çaresi var, o da sosyalist düzene yönelmek. Başkaca kurtuluşumuzun, geride kalmış bir memleketin kurtuluşunun mümkünü, çaresi yok.
Çok yazdım, gene de yazacağım. Geri kalmış memleketleri eline almış kapitalist düzen, hegemonyasını sürdürebilmek için ne yapar? Önce o memleketin asli güçlerini çürütmeye çalışır. Dinidir, onu kullanmaya bakar. Tarihidir, onu küçümser. Çünkü bütün bu asli güçler, sömürüyü, alçaltılmayı bir gün sezince kapitalizmi yok edecek güçlerdir. Bu güçler yok edilmeden bir millet sonuna kadar sömürülemez.
Öyleyse en uzaktan, en yakından beynelmilel kapitalistlerle ilişkisi olanlar milliyetçi olamazlar. Kapitalist düzen milliyetçiliğin tam zıddıdır. Kutsal milliyet kavramını kullanırlar. Sömürülerine kalkan diye kullanırlar. Geri kalmış memleketlerdeki milliyetçi geçinenlerin bir kısmı kapitalistlerin bilinçli uşaklarıdır. Bir kısmı kutsal milliyet kavramına saygısı olan aldatılmış, çağımızın milliyetçiliğinin ne olduğunu bilmeyen kişilerdir.
Çağımızın milliyetçiliği sosyalizmle başlar, onunla biter. Sosyalizm insanın, milletin bağımsızlığı, yüzde yüz hürriyetidir. Sosyalizm, yitirilmiş insanlık, yitirilmiş millet onurunu insanlığa geri verecek bir düzendir.
Dine gelince, kapitalizm dini sömürüsüne kalkan diye kullanır. Eğer kullanmazsa onu yerin dibine batırır. Burjuvalar, derebeyleriyle döğüşürken en büyük düşman olarak dini almışlardı karşılarına. Parolaları dinsizlikti. Bugün dini kalkan diye milletlerin alınterine karşı kullanıyorlar da susuyorlar. Din, şimdi şu anda, milletleri yok etmeye çalışan kapitalistler aleyhine dönsün de bir seyreyleyin gümbürtüyü. Bir seyreyleyin din aleyhtarı kampanyayı. Şimdi dini kullanıyorlar da burjuvalar, kapitalistler dindar gözüküyorlar. İki yüz yıldır din için yapmadığını bırakmayanlar burjuvalar değil mi? Dini yok etmeye çalışanlar. İki yüz yıldır dinle, dindarlarla döğüşen, onları yok etmeye çalışan burjuvalara şimdi ne oldu da sahte dindar kesildiler. Ramazanlarda İmam Hatip Okullarında iftar yemeği verenlerin bir çoğunun hayatlarına bakın, Allahla kitapla, dinle imanla hiçbir ilişkileri var mı? Şu burjuvaların, dindar burjuvaların yaşayışlarını, gece kulüplerini, yedikleri türlü herzeyi görüyorsunuz ya, dinle imanla en küçük ilişkileri var mı?
Kalkan Olarak Kullanılıyor…
İmam Hatip Okulları azıcık kendine gelsin, azıcık Türk milletinden yana olsun, yani beynelmilel soyguncu şebekesinin ne olduğunu anlasın, bakın bakalım yerinde kalabilir mi? İftar yemekleri mi? Ağı yedirir adama ağı; iftar yemeği yerine. İki gün içinde imam hatip okullarının yerinde yeller eser. Köy enstitülerinden bin beter ederler onu.
Dini, imam hatip okullarını Türk milletinin alınterine karşı kalkan diye kullanıyorlar da bu kadar yüz veriyorlar onlara kapitalist burjuvalar.
Kendi milletlerinin ecnebi kapitalistler tarafından sömürülmesine, öksüzlerin, hastaların, elsizlerin, dilsizlerin, tüyü bitmedik yetimlerin haklarının yenmesine yardımcı olanların, yardım edenlerin, milliyetçi güçlere karşı gelenlerin din adamı olmalarının mümkünü yoktur. Dindar olmalarının mümkünü yoktur. Allah anları kahredecektir.
Hiç kimse uykuda kalmaz. Namuslu hiç kimse vatanını esarette koymak istemez. Bir gün imam hatip okullarının fıkara köylü çocukları da uyanacaklardır. Gerçek dindarlığın ne olduğunu öğreneceklerdir. İşte o zaman seyreyleyin siz burjuvaları. Bakın bu okullara atacakları iftiralara. Köy Enstitülerinin başına gelenleri mumla arayacak İmam Hatip Okulları… İşte gene o zaman da İmam Hatip Okullarını Köy Enstitüleri gibi milletin aydınlık güçleri savunacaktır. Milletine karşı gelen, onun sömürülmesini isteyen, milletin alınterine karşı ecnebi kapitalistleri, onun içerideki uşaklarının yardakçılığını yapan, milletin alınterine karşı onların elinde kalkanlık eden hiçbir kurum sonuna kadar yaşayamaz. Bu din de olsa…
Bilinç…
Çağımızda milliyetçilik de, dindarlık da bir bilinç işidir. Ben milliyetçiyim derken, adam bilmezse, gider millet düşmanlığının kucağına düşebilir ve millet hayını olabilir. Ben dindarım derken, gider de din düşmanı kapitalistin kucağına düşüverir. Dininden de Allahından da olur. Üstelik de milletini esir edenlerin aleti durumuna düşüverir.
Kılı kırk yarmalıyız. Çok çok düşünmeliyiz. Bir insanın alet olması kadar iğrenç bir şey yoktur. Hele bu aletlik milletin faydasına karşı kullanılırsa.. en korkacağımız şey alet olmak olmalıdır.
Milliyetçiyim diyenin, dindarım diyenin, iyi niyetli olanın kapitalizm nedir, sosyalizm nedir bunları iyi öğrenmesi gerek. Bilmeden, hangi yandan olursa olsun kavgaya girmek, kötü bir şeydir. İnsanlığa yakışmaz. Bilmeden kavgaya girmek alet olmak demektir. İnsan insandır. İnsan, yaratıklar içinde en saygı değer yaratıktır. İnsan alet değildir.
Lanet olsun aletlere…
Ben burada diyorum ki, tekrar be tekrar söylüyorum ki, sömürgeci kapitalistlerle en yakın en uzak, en küçük bir ilişkisi olan, onların türküsünü çağıran dindar da olamaz, din adamı da.
Ben burada, bir takım dostları suçlamaktan daha çok bir düşünceye çağırıyorum. Düşünüp gelsinler, sen haksızsın desinler. Yeter ki düşünsünler.
Yaşar KEMAL
2 Mayıs 1967 / Ant Dergisi