68’in tozlu raflarında unutulmuş bir yazıya daha ulaştık. Türkiye gençlik hareketinin simge isimlerinden birisi olan Cihan Alptekin’in 1968 yılında Türksolu dergisinde yayınlanan yazısı bir belge niteliğinde. İyi okumalar.
Elin Gâvuru Gelmiş…
Sen Hey… Amerikalı
Avrupa’nın en sıcak günlerini yaşıyan İstanbul. Bir yaz sabahı güneş doğmamış henüz. Tan yeri ağarmak üzere. Sabahı da aydınlığı da bulmak için yüreklerde direnme duygusu belirginleşiyor. Günlük güneşlik olması için Türkiye’nin uluscu duyguları şahlanıyor.
Böyle bir sabahtı. Bir rüzgar esiyordu hafiften. Dalgalar inip kalkıyordu ağlamaklı. Bu İstanbul Bağazı. Boğazın denizi. Bizim deniz. Büyük kahramanlıkların tanıklığını yapan deniz. İstilâ ordusu teknelerinin yüzdüğü deniz. Türkiye’nin İstanbul şehrinin denizi. Despot Abdülhamit’in ‘satış pazarlığını’ sen iyi bilirsin. Satılık Vahdettin’i iyi bilirsin. Şimdi gene ağlamaklı yüzün. Elin gâvuru gelmiş demirlemişti. Amerikalı emperyalist boğazın sularındaydı. Siyasal yönetim kollarını açtı onlara. 21 pare top atışıyla karşıladılar onu. Türkiye’nin güvenliğini sağlıyacaklarmış! Ondan Akdeniz’de demirliyorlarmış. İç ve dış güvenliğimiz onları düşündürüyormuş. Dünyanın candarmalığı onlardaymış. Gene İstanbul’umuza ayak bastılar. Dolarları lira yaptırdılar. Balını, kaymağını yemeğe koyuldular İstanbul’un. İğrenç zevklerini tatmin etmek için Beyoğlu’nun sokaklarına daldılar.
Biz Kurtuluş Savaşı Nasıl Yapılır Biliriz…
Hey… Amerikalı!
Bu ülkenin kahraman tarihi var bilmez misin? Emperyalistleri denize döktüydü İzmir’de. Kurtuluşunu yaptı o zaman bu ülkenin halkı. Biz kurtuluş savaşı nasıl yapılır biliriz. Maroken koltuklarda oturarak verilmez kurtuluş savaşı. Bu ülkenin halkı var, aydını var, ordusu var, uyanık gençliği var. Bunların tokadını yemeden gideceğin yok biliyoruz. Senden yana olan işbirlikçilerin var. İktidarın polisi seni koruyacak. Bu durumda sen bu sulardayken o suların gençliği rahat uyuyamaz. Elbette canını dişine takıp direnecek. Birleşiyor, gruplaşıyor, örgütleniyor gençlik. Halkla birleşen gençlik, yer yer lâyık olduğun cevabı veriyor sana. Mahzenlere tıkılıyorlar, coplanıyorlar, yerlerde sürükleniyorlar ama her gün daha güçle ve inançla direniyorlar.
Vatanımdan Çık…
Bizim olan polis bizi tutukluyor, neden Amerikalıya karşı koydun diye. Amerikalı bayrağımızı yırtar, yurttaşlarımızı öldürür, tutuklanmaz, yargılanmaz hiç. Bizim polisimiz bizim kaldığımız yurtları basar. Öğrenciler polisin saldırısından korunmak isterler. Dolaplar devrilir, dökülür, pencerenin camları kırılır. Karyolalardan barikatlar yapılır. Ağır yaralananlar olur. Elin gâvuruna ‘Vatanımdan Çık’ demenin karşılığı bunlar.
Gençlik kendi üniversite yöneticilerini de yanında bulamaz. Rektörlerini çağırırsın Amerikalıya karşı direnişte, ön saflarda yer almasını istersin. Korkarlar, polisle karşı karşıya bırakırlar gençliği. Rektör yakınır ‘Ben bir devlet memuruyum’ diye.
Kavgamız belirlenmiştir. Bir daha Amerikan neferi görmiyecektir bu sular, bu güzelim İstanbul. Eğer görürsek tükürülecektir suratına. Amerikalı gidecektir Türkiye’mizden. Topuyla, tüfeğiyle, NATO’sıyla, üssüyle çıkıp gidecek buradan. Uşaklarınla, karınla, kızınla gideceksin sen hey… Amerikalı.
Cihan ALPTEKİN
23 Temmuz 1968 / Türk Solu Dergisi