TEVHİD-İ TEDRİSAT YASASINI SAVUNUYOR MUYUZ?
Milletvekili Vasıf (Çınar) Bey ve 57 arkadaşının önerdiği Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretim Birliği) Yasası gerekçesinde şunlar yazılıydı:
“Bir devletin genel eğitim siyasetinde, milletin düşünce ve duygu bakımından birliğini sağlamak gereklidir ve bu da öğretim birliği ile olur. Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda öğretim birliğine geçilmek istenmişse de başarılı olunamamış, tam tersine bir ikilik ortaya çıkmıştır. Bu ikilik, eğitim ve öğretim birliği bakımından birçok kötü ve sakıncalı sonuçlar doğurmuş, iki türlü eğitimle memlekette iki tip insan yetişmeye başlamıştır.”
Vasıf Beyin “iki tip insan” dediği durum nasıl ortaya çıkmıştı?
Eğitimde ikilik ve çok başlılık dogmatik derslerin okutulduğu medreseler, azınlık ve yabancı okullar ile akla ve günün ihtiyaçlarına dayanan harbiye, tıbbiye, mülkiye gibi modern okulların verdiği eğitimle ortaya çıktı. Bugün üzerinden örnek verirsek Medreselerde sol elle yemek yemeyi günah sayan, modern okullarda ise hangi elle daha rahat yemek yerse o şekilde yemek yemeyi salık veren bir eğitim veriliyordu. Azınlık ve yabancı okullardan yetişenler ise gayrimüslim unsurların Osmanlı Devleti’nden ayrılışını savunuyordu. Dahası Batıyı her bilimsel gelişmenin, demokrasinin kalesi görerek Osmanlı Devleti’ni de Avrupa’nın istediği yönde davranmaya yöneltiyorlardı. Milli Mücadele dönemindeki Merzifon Amerikan Koleji Pontusçu Rumlara yardımlarda bulunmuş, Maraş ve Antep’teki Kolejlerin Ermeni ayrılıkçılar için çalışmıştır.
Eğitimde ikiliğin kaldırılması ortak geleceği hedefleyen toplum yaratarak, yani milletleşerek devletin bütünlüğünün, bağımsızlığının sağlanması için şarttı. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1924 tarihinde TBMM açılış konuşmasında “ulusun ortak düşüncesi ve isteğine uygun olarak eğitim ve öğretimin birleştirilmesi, ulusal, laik, çağdaş, tek ve bütün bir eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi şarttır” diyordu.[1]
Atatürk eğitimin milli olmasını şu şekilde açıklamıştır:
“Bir milli terbiye programından söz ederken, yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelen tüm etkilerden tamamen uzak, milli özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum.”[2]
Milli Egemenlik İçin Üç Yasa
Vatanı ve milleti bir bütün halinde tutmak, ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak, eğitimde çok başlılığı ve ikiliği gidermekamaçlarıylaTevhid-i Tedrisat Kanunu, 3 Mart 1924 günü kabul edildi. Bu kanunla şunlar sağlandı:
1 – Türkiye dâhilindeki bütün bilim ve eğitim kurumları MEB’e bağlanmıştır.
2 – Din ve vakıflar veya özel vakıflar tarafından idare edilen bütün medreseler ve okullar MEB’e devredilmiş ve bağlanmıştır.
3 – Din ve Vakıflar Bakanlığı’nın bütçesinde okul ve medreselere ayrılan ödenekler MEB bütçesine nakledilmiştir.
4 – MEB, yüksek din bilgini yetiştirilmek üzere üniversitede bir İlâhiyat Fakültesi kuracak ve imamlık-hatiplik gibi dinî hizmetleri yerine getirmekle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açacaktır.
5 – Millî Savunma (Müdafaa-i Milliye) Bakanlığı’na bağlı bulunan askerî okullar ile Sağlık Bakanlığı’na (Sıhhiye Vekâleti) bağlı Yetimhaneler (Kimsesizler yurtları), bütçeleri ve eğitim-öğretim kadroları ile beraber MEB’e bağlanmıştır.
Ayrıca Şeriye ve Evkaf Vekaleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılarak Din İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Böylece din ile siyaset birbirinden ayrıldı. Erkan-ı Harbiye Vekaleti (Harp Bakanlığı) kaldırılarak Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur. Bu yolla ordu ve siyaset birbirinden ayrıldı. Halifelik kaldırılmış, halifeli ailesinden 155 kişi ülke sınırlarının dışına çıkarıldı. Halifeliğin kaldırılması ümmetçilik anlayışının son siyasal dayanağını ortadan kaldırdı.
Üç Devrim Yasasının Önemi
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılıp Din İşleri Başkanlığı’nın kurulması ve Halifeliğin kaldırılmasıyla ilgili üç yasanın önemini şöyle açıklayabiliriz:
a) Bağımsızlıkçı (antiemperyalist) siyaset izleme: Osmanlı döneminde gayrimüslimlerin haklarını savunmak bahanesiyle dini farklılık üzerinden yabancı devletler içişlerine müdahale etmişlerdir. Bu yabancı devletlere siyasi bağımlılığı beraberinde girmiştir. Ülkemizde dini yönetim kurmak isteyenler hep AB ilerleme raporlarındaki “farklılıklara hoşgörü gösterilmediği” ifadesini ve ABD insan hakları raporlarını dayanak olarak kullanmışlardır.
b) Milletleşmeyi pekiştirme: Egemenliğin tek kişiye veya ilahi bir güç adına yönetenlerden alınıp halka verilmesi, halkın tebaa, ümmet olmaktan çıkarak ulus olmasını sağlar.
c) Ulusal egemenlik,
d) Aklın ve bilimin egemenliği
Yabancı okullar da denetime bağlandı
Osmanlı’nın yabancı devletlere sağladığı kapitülasyonlar sayesinde rahatça hareket eden misyonerler, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile kapitülasyonların kaldırılmasıyla bu olanaklarını kaybettiler. Osmanlı’da yüzlerce olan yabancı okullar, Cumhuriyetle onlara inmiştir.
Yabancı okullar da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak, bu okullarda haç ve heykel gibi dinî sembollerin bulundurulması ve dinî ayinlerin yapılması yasaklanmıştır. Dini sembollerin kaldırılmaması, Türk ve Müslüman öğrencilerin pazar günleri ayinlere götürülmesi, ders kitaplarında İncil’den pasajların yer alması, Türkçe derslerinin yeterince verilmemesi nedenleriyle 1924 yılında 40’a yakın İtalyan ve Fransız okulu kapatılmıştır.
Bursa Amerikan Kız Koleji’nde kız öğrencilerin Hıristiyanlaştırılması üzerine bizzat Atatürk’ün emriyle 31 Ocak 1928’de okul kapatılmıştır. 3 Amerikalı öğretmen Hıristiyanlık propagandası yaptıkları gerekçesiyle 3`er gün hapis ve 3`er lira para cezasına çarptırılmıştır. 1935 yılında yayımlanan Yabancı Okullar Yönergesi ile öğretim programları, okutulacak kitaplar üzerinde daha fazla denetim sağlanmıştır.
Eğitim Bir Sen Tevhid-İ Tedrisat Kanunu kaldırılmasını istiyor
Bugün ise eğitim alanında çalışan memurların sayısal çoğunluğunu oluşturanEğitim Bir Sen adlı sendika 5 Ocak 2017 tarihinde hazırladığı “Gecikmiş Bir Reform: Müfredatın Demokratikleştirilmesi” başlıklı bir raporda tekke ve zaviyelerin kapatılmasını din ve vicdan hürriyeti ile örgütlenme hakkının; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu eğitim hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. Dahası bu sendika T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük öğretim programındaki “Harf İnkılâbını ve Millet Mekteplerini, eğitimin yaygınlaştırılması ve çağdaş Türk toplumunun oluşturulması açılarından değerlendirir” kazanımlarını “söz konusu inkılapların Türk modernleşmesinin yapı taşları olduğu ön kabulünden yola çıkılarak yazılmış olup alternatif bakış açılarına ya da ihtimallere değinilmemiştir” demek suretiyle eğitimin birliğine yani Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na karşı çıkmaktadır.[3] Milli Güvenlik ve Atatürkçülük derslerinin, Andımız’ın kaldırılmasına çalıştı.
Çok eşlilik, boş ol sözüyle boşanma, üvey kızla babanın evlenmesi, laikliğin İslam için tehdit ve tehlike olduğuna ilişkin, milleti kutuplaştıran, insan onuruna, kadının özgürlüğüne, dolayısıyla Tevhid-i Tedisat’a aykırı müfredat ve diyanet fetvalarına karşı ne yapmamız gerektiğini konuşmalıyız.
Not: Müfredatta ve Diyanet fetvalarında Tevhid-i Tedrisat Kanununu ihlal eden ifadeler için “Gayrimilli Eğitim” ve “Diyanet’in Fetvaları” kitaplarım incelenebilir.
MUSTAFA SOLAK
[1] Özdemir İnce, İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi, Tekin Yayınevi, İstanbul, 2016, s.26.
[2] Mahmut Tezcan, “Atatürk’ün Eğitim Anlayışına Felsefi ve Sosyolojik Yaklaşım”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.5, S.15, Temmuz 1989, s.573-574.
[3] Age, s.43.