Türkiye’nin önemli aydınlarından Adnan Cemgil ve Nazife Cemgil’in ikinci oğulları olarak dünyaya geldi. Öğretmen anne babanın çocuğu olarak iyi bir eğitim aldı.
Türk Barışseverler Cemiyeti’nin, Menderes Hükümeti’ni, TBMM kararı olmaksızın Kore’ye asker göndermesi sebebiyle kınaması üzerine Adnan Cemgil’in aldığı hapis cezası Sinan’ın henüz çocuk yaşta cezaevi olgusuyla tanışmasına sebep oldu. “Komünistler Moskova’ya” bağırışlarını ise, aynı dava yüzünden Yozgat’a sürgüne gönderilen annesinin yanında duyacaktı.
Biz, ODTÜ’de İngilizce üç kelime öğrendik: YANKEE GO HOME
1964’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi’ne girdi.
1965 yılında Bursa’daki Türkiye İşçi Partisi (TİP) kurultayının yapılacağı Saray Sineması önünde Komünizmle Mücadele Derneği tarafından kışkırtılmış binlerce kişinin, kurultay çıkışında delegelerin üzerine saldırması sonucu babası Adnan Cemgil yaralanıp hastaneye kaldırıldı.
1965 yılında çıkardıkları Dönüşüm Dergisi’ni satarken arkadaşı Şirin Yazıcıoğlu ile birlikte gözaltına alınan Sinan Cemgil, aynı yıl ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü’nün kuruluşuna katıldı, bir süre genel başkanlığını yaptı ve TİP’e üye oldu.
1967 yılında ilkokul yapma amacıyla, Muş’un Korkut ilçesine giden ODTÜ kafilesinde yer alan Sinan, arkadaşlarıyla birlikte halk kültürü üzerine de incelemelerde bulundu. Bu incelemelerden geriye kalan, kafilenin diline pelesenk olan “Çift Jandarma” türküsüydü.
Anti-Amerikan tepkiler o dönem o kadar yoğundu ki, bir Amerikalı öğretim görevlisinin: “Yıllardan beri ODTÜ’de İngilizce eğitim görüyorsunuz. Nasıl İngilizce bilmezsiniz?” sorusuna üç-dört dil bilen, bir filolog sayılan Sinan Cemgil şu yanıtı vermişti: “Biz, ODTÜ’de İngilizce üç kelime öğrendik: YANKEE GO HOME.”
30 Haziran 1965 günü ODTÜ’de yapılan mezuniyet töreninde öğrenciler, tören yerine sadece Türk bayraklarının asılmasını istedi.
Kıbrıs’ta Yunanlı ve Rum faşistlerinin yaptıkları Türk katliamında Silahlı Kuvvetler, 23 Kasım 1967 günü, bir açıklama yaptı ve 12 bin şişe kana ihtiyaç olduğunu açıkladı. Başta ODTÜ öğrencileri olmak üzere bütün öğrenciler kan vererek destek oldu.
1968’le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde, ODTÜ içindeki mücadelesi, sevilen kişiliği ve üstün hitabet yeteneğiyle üniversitedeki hareketin doğal önderi olur. ODTÜ’de Toplumcu Grup içinde yer alır.
1968’de ODTÜ’deki boykota ve 1969’daki ODTÜ işgaline önderlik etti.
Sosyalist Devrim – Milli Demokratik Devrim tartışmalarında Milli Demokratik Devrimi savunsa da Hüseyin İnan ile birlikte “Türk Solu ve Aydınlık” odaklı MDD yorumlarından ve bu çevredeki tartışmalardan uzak durdu ve farklı bir yol almak için arkadaşlarıyla birlikte harekete geçti.
1969 yılında Şirin Yazıcıoğlu ile evlendi.
Vietnam kasabı olarak bilinen CIA ajanı Robert Kommer’in arabasını ODTÜ’de yakanlardandır. Eylemde birlikte yer aldığı arkadaşı Mustafa Taylan Özgür’ün İstanbul’da öldürülmesi üzerine Ankara’da Atatürk Anıtı önünde toplanan kalabalığa, aranıyor olmasına karşın şöyle hitap etmişti:
“Bir devrimci kardeşimiz polis kurşunu ile kahpece öldürülmüştür. Devrimci şehitlerin matemini tutacak zamanımız yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacağız. Gün gelecek Türkiye’nin bağımsızlığı ve kurtuluşu için gerekirse hepimiz vurulacağız. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür’ün ardından matem tutmayacağız, mersiyeler düzmeyeceğiz. O, 24 saatini devrime adamış bir kişiydi. Yapılacak çok işlerimiz vardır, İkinci Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunlanan devrimcilerinden sonra bizler de düşebiliriz, bunu korku değil varacağımız şerefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Kommer’in arabasını yakarak devrim için ilk kıvılcımı atmıştı. Bu kıvılcım devam ettirilecektir. Türkiye’de CIA artık bir adam temizleme kampanyası açmıştır. Yılmıyoruz, korkmuyoruz.”
1970 yılında doğan oğluna söz verdiği gibi arkadaşı Taylan’ın adını verdi.
1970 yılında, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin’le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) kuruluş çalışmalarını yürüttü. THKO’nun şehir gerillası eylemlerinde yer alan Sinan Cemgil, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’yı terk etti ve Elbistan civarındaki Nurhak Dağı’na çıkarak burada arkadaşlarıyla birlikte THKO’nun gerilla kampını kurdu.
Nurhak Sana Güneş Doğmaz Dökülen Kan Yerde Kalmaz
Sinan Cemgil komutasındaki gerilla birliği, planlandığı gibi Kürecik Radar Üssü’nü basmak için harekete geçti. Kürecik Radar Üssü’ne yapacakları baskın öncesinde Sinan Cemgil ve arkadaşları, İnekli Köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatıldı. 31 Mayıs 1971’de askerlerle çıkan çatışmada atış menzili dışına çıkmış olan Sinan Cemgil, yaralı arkadaşı Alpaslan Özdoğan’ı kurtarmak için geri döndü. Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte vurularak öldürüldü.
Oğlum Islanmasın
Sinan’ın cenazesi teslim alındıktan sonra, İstanbul’a getirilirken yağmur yağmaktaydı. Nazife Hanım bir annenin en doğal duyarlılığıyla “Oğlum ıslanacak” diye üzüldü.
Adnan Cemgil, köylülerle yaptığı sobette şunları söylemişti: “Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Kendim öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyidir. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi olan Orta Doğu Teknik Üniverisitesi’nde okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Bu sonuç olmasa yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.”
Turhan FEYİZOĞLU
Kaynak: İç manzaralar, 8 Mayıs 2008, s.52.