Deniz Gezmiş her zaman örgütlü hareket etmiştir.
Devrimci Hukukçular Örgütünü, Devrimci Öğrenciler Birliğini, THKO’nu kurmuştur.
Yas tutmuyoruz.
Deniz Gezmiş’in 2 yazısını paylaşıyorum.
Sağmalcılar Cezaevi’ndeyken kaleme alınan ve TDGF’nin merkez yayın organı olan İleri dergisinin 1970 Haziran sayısında yayınlanan yazı, Deniz’in bu dönemdeki amacını ortaya koymaktadır.
TDGF İstanbul Bölge Yürütme Kurulu Başkanı Cihan Alptekin, Sekreteri Ömer Güven, daha sonra THKO hareketine katılan İbrahim Öztaş, Kenan Rıfkı Ertuğrul ve Deniz Gezmiş imzasıyla yayınlanan “manifesto” şöyledir:
“1968’den beri yoğunlaşan gençlik eylemleri bu yıl nitelik bakımından büyük bir değişime uğrayarak yeni bir döneme girmiştir. Profesyonel devrimci kadrolar yetişmiş, emperyalizme karşı dövüşen dünya halklarıyla organik bağlar kurulmuş ve en önemlisi militan örgütlenmeye doğru ilk adımlar atılmıştır. Bunlar yeni dönemin olumlu gelişmeleri. Buna karşılık Amerikan emperyalizmi-işbirlikçi sermaye-feodal mütegallibe üçlüsü devrimcileri silahla susturmaya yönelmişler, hapishaneler hiçbir dönemde olmayan bir sayıda devrimciyle dolmuş ve kendilerine devrimci adını veren birtakım pasifist entelektüel eğilimler saflarımızda bozguncu çalışmalara girişmişlerdir. Filistin’de yürütülen devrimci mücadelenin ülkemizde de etkisini göstermesi karşısında telaşa kapılan egemen sınıflar birtakım provokasyonlarla Filistin’de emperyalizme karşı dövüşmüş devrimci kardeşlerimize aşağılık tertipler hazırlamıştır.
“Önümüzdeki dönem karşı-devrimin silahlı saldırısını arttıracağı, egemen sınıfların faşist yöntemlere başvuracağı dönemdir. Her dönemin politik çizgisi tutarlı bir askeri çizgiyle birleştirilmedikçe başarıya ulaşamaz. Bu dönemde ne yapmalıyız?
1. Militan örgütlenmeye önem ve hız vermeliyiz.
2. Karşı-devrimcilerin silahlı saldırganlıklarını etkisiz bırakmalı, mücadelenin her biçimine hazırlıklı olmalıyız.
3. Emperyalizmle dövüşen dünya halklarıyla bağlarımızı daha da sıklaştırmalıyız, bu bağ en güçlü, en sağlam biçimde ülkemizde emperyalizme karşı mücadeleyle kurulacaktır.
4. Saflarımızda bozguncu, pasifist ve küçük burjuva entelektüel eğilimleri açığa çıkarıp etkisiz hale getirmeliyiz.
5. İşçi, köylü yığınlarının kendiliğinden gelme hareketlerinin örgütleyicisi olmalı ve proleter devrimci politik düzeye ulaşmalıyız.
“Marksist, her dönemde devrimcidir. En iyi Marksist odur ki mücadelenin her safhasında devrimci öfkesini pratiğiyle birleştirendir. Her devrimcinin görevi devrim yapmaktır.”
Deniz Gezmiş’in “Gençlik ve Anti-Emperyalist Kavgası” başlıklı yazısı:
“Çağımız, devrimcilerin Amerikan emperyalizmini adım adım kovaladığı çağdır. Çağımız, gençliğin Çekoslavakya’da ve diğer revizyonist ülkelerde karşı devrimci olduğu çağdır. Çağımız biz yaştakilerin Vietnam’da, Dominik’te, Meksika’da Amerikan emperyalizmine karşı dövüşerek öldüğü çağdır.
Gençlik bu paralelde savaşırken politik partilerden bağımsız olmak zorundadır
Azgelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana çıkmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız anti-emperyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarımız havada kalır.
Yalnız, gençlik bu paralelde savaşırken politik partilerden bağımsız olmak zorundadır.
Geçmişteki örnekler bağımlılığın zararlarını göstermiştir. Bu hataları bir kere daha tekrar etmenin hiçbir anlamı yoktur. Gençlik yalnız devrime karşı sorumludur, politik partilere değil. Zaman olur ki, bütün politik partiler karşı devrimci olabilirler. Bugün Türkiye’de olduğu gibi. Bu nedenlerden ötürü gençliğin görevi anti-emperyalist kavgaya katılmak, fakat bağımsız olmaktır.
Bugün bu zorunlu kavgada tek umut olması gereken devrimci gençlik bölünmüştür. Bunda şüphesiz ki, oportünist kişilerin rolü büyüktür. Dürüst, yiğit, devrimci kardeşlerimizden bir kısmı, sekterlikleri yüzünden oportünistlerin etki alanına girmiştir. Bu giriş, onları giderek karşı devrimcilerin safına düşürmüştür. O kadar ki, Amerikan erlerini denize atmak isteyenlere engel olmak için barikat kurmaya kadar götürmüştür. Bu gidiş onları aktif direnmenin başladığı yerde pasif direnmeye itmiştir. Cağaloğlu’nda görüldüğü gibi. Bu oportünist kişiler hiçbir şey yapamadıkları zaman faşizm gelir fobisini ortaya atarak devrimci gençliği eylemden çekmeyi denemişlerdir. Bu fobi, kısmen başarı sağlamış ve devrimci eyleme büyük darbe vurmuştur.
Bu iddiayı dikkatle incelemek gerekir. Sosyalist örgütün %3 oy aldığı bir ortamda faşizme gitmek için hiçbir sebep bulunmazken bunu söyleyenler Hürriyet Meydanı’nda ve Kızılay’da hiçbir şey halledilmez diyenlerle aynı düşünceye sahiptirler. Fakat bütün bunları olağan karşılamak gerekir. Çünkü, küçük burjuva sosyalistlerinden daha fazlası beklenemez. Onlar, elbette ki, rahat mücadeleyi tercih edeceklerdir. Bizim bu gibilere söyleyeceğimiz tek şey şudur:
“Düşmesin bizimle yola
Evinde ağlayanların gözyaşlarını
Boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar.”
Devrimci gençlik Amerikan emperyalizmine ve oportünizmine karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O, en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerini değil, boylu boyunca ömrünü bu kavgaya verendir.
Yaşasın Bağımsızlık Savaşı Veren Dünya Halkları.
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye.” (Türk Solu, 19 Kasım 1968, sayı: 13)
Turhan FEYİZOĞLU