Deniz, Yusuf ve Hüseyin… İkisi 25, biri 23 yaşındaydı…
Onların idam edilmesi için askeri mahkemlerde karar alanlar, meclis oturumlarında “öncelikle ve ivedilikle” görüşülüp oylanmasını isteyenler ve “kutsal bir görev” yapar gibi darağacına gönderenler bugün unutuldu, gitti. Fakat, yaklaşık elli yıl önce Türkiye devrim tarihine, adları altın harflerle yazılan üç yiğit, hala devrimci mücadeleye ışık tutuyor.
Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in son mektupları, son sözleri yol gösteriyor…
Deniz Gezmiş’in Mektubu ve Son Sözleri
“Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum.
İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok yaşamak değil yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.
Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın.
Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu.
Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum.
Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da
bildireceğim, Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür‘ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi istanbul’a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum, kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum; bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, abimi, ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.”
Oğlun Deniz GEZMİŞ – 6/5/1972- Merkez Cezaevi
68 kuşağının simge ismi Deniz’in darağacındaki son sözleri ise şöyle olacaktı:
“Yaşasın, Türk Halkının bağımsızlığı!
Yaşasın, Marksizmin ve Leninizmin Yüce İdeolojisi!
Yaşasın, Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!”
Yusuf Aslan’ın Mektubu ve Son Sözleri
Yusuf Aslan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisiydi. Amerikan elçisi ve Vietnam kasabı Robert Kommer’in arabasının yakılması başta olmak üzere birçok eyleme önderlik etmişti. Ondan geriye büyük bir mücadele ve son sözleri kaldı.
“Sevgili Babacığım,
Bu mektubu aldığın zaman, ben ebediyyen bu dünyadan göç etmiş olacağım. Ne kadar sarsılacağını tahmin ediyorum. Bir buçuk seneden beri, benim yüzümden nasıl üzüntü içinde olduğunuz malûm.. Bu son olayı da, metanetle karşılamanızı, sadece diliyebiliyorum.
Babacığım, bu olayda da, Annemin ve Yücel’in, senin tesellilerine ve desteklerine ihtiyaçları çok. Bunun için, ne kadar metin olursan, hem senin sağlığın için, hem de onlar için o kadar iyi olur.
Elbette ki, yıllarca emek verip yetiştirdiğin bir oğulun, bir günde öldürülmesi, kolay göğüslenecek bir olay değildir.
Fakat, siz, benim ne için, kimlere karşı mücadele verdiğimi biliyorsunuz.
Ben, bu açıdan rahat ve vicdan huzuru içinde gidiyorum. Sizlerin de, bu bakımdan rahat ve huzur içinde olduğunuzu ve olacağınızı biliyorum.
Babacığım, Annemin ve Yücel’in senin desteğine muhtaç olduğunu, yukarıda söylemiştim. Onları rahat ettirmek için, bütün gücünü kullanacağından zaten eminim.
Babacığım, burada şunu ilâve edeyim ki, Yücel’in hastalığından kendimi sorumlu hissediyorum. Yücel için herşeyinizi ortaya koyacağınız konusunda da, kuşkum yok.
Ablamlar için söyliyeceğim: Fazla üzülmesinler. Olayın sarsıntıları geçtikten sonra, normal hayatlarını devam ettirsinler.
Mehtap’a ne diyeyim? Benim için her zaman, bol bol öpün.
Babacığım, cezaevinde kalan arkadaşları ara sıra yoklarsan, hallerini hatırlarını sorarsan, çok memnun olurum.
Her birisi oğlun sayılır.
Dışarıda, bizler için uğraşan dostlarımı ve dostlarını hiçbir zaman unutmıyacağını biliyorum.
Mektubum burada biterken, Sizi, Annemi, Yücel’i, Ablamı, Aziz Ağabeyi, Mehtap’ı hasretle kucaklarım, Babacığım..
Sağlıkla kalın…
Hoşça kalın…”
Yusuf ASLAN – 3/5/1972- Ankara
Deniz’in asılmasından sonra sıra kendisine gelen Yusuf Aslan da son sözlerini şöyle haykıracaktı:
“Ben, halkımızın bağımsızlığı için bir defa ve şerefle ölüyorum.
Fakat, bizi asan sizler, şerefsizliğinizle hergün öleceksiniz!
Biz halkımızın hizmetindeyiz.
Sizler Amerikanın hizmetindesiniz.
Yaşasın Devrimciler!
Kahrolsun Faşizm!”
Hüseyin İnan’ın Mektubu ve Son Sözleri
“Babama, Anneme, Kardeşlerime ve Yakın Akrabalarıma,
Söyliyecek fazla söz bulamıyorum.
Bir insanın, sonunda karşılaşacağı tabii sonuç, bildiğiniz sebeplerden dolayı, erken karşıma çıktı…
Üzüntü ve acınızı tahmin ediyorum.
İleride, durumumu daha iyi anlıyacağmız inancındayım.
Metin olunuz. Üzüntü ve acılarınızı unutmaya çalışınız.
Bütün varlığımla hepinize kucak dolusu selâmlar, sevgiler.
Yapılacak çok şey var.
Fakat, hem mümkün değil, hem de sırası değil.
Candan selâmlar…”
Hüseyin İNAN
Deniz ve Yusuf’tan sonra gecenin 3’ünde son sözlerini o söylecekti.
“Ben, hiçbir şahsi çıkar gözetmeden, halkın mutluluğu için savaştım.
Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım, bundan sonra da bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum…
Yaşasın işçiler ve köylüler!
Kahrolsun Faşizm!”