Köylü Gençlik Omuz Omuza
Fikir Kulüpleri Federasyonu olarak Ege’de yüzden fazla köy gezip, Akhisar ve Ödemiş’te toplam olarak 10 binden fazla köylünün katıldığı iki büyük miting tertipledik.
Ayrıca Anayasa’nın verdiği hakka dayanarak, Atalan ve Göllüce köylerinde ağaların gaspettiği 22bin dönüm kadar araziyi, açlıkla karşı karşıya kaldıkları için süren 1500 köylü ile ilişkiler kurup, haklı ekmek kavgalarını sonuna dek yürekten desteklediğimizi bildirdik.
Bu devrimci eyleme, diğer devrimci gençlik örgütlerinin de katılmasını, hareketin ortaklaşa yürütülmesini çok isterdik. Ne yazık ki, kendilerine erken haber vermememiz ve emperyalistlerin 6. filolarının gelişi ile gençliğe büyük kentlerde yeni devrimci eylem alanlarının açılması, omuzlardaki yükün birden artması, harekete fiilen girmelerini engelledi.
Buna rağmen, İşgalci köylülere dağıttığımız bildirinin altına imzalarını koyarak (28 devrimci örgütün imzası) hareketimizi yürekten desteklediklerini gösterdiler.
Akhisar civarında gezdiğimiz köylerde, köylünün sıcak sevgisiyle karşılandık. Köylü, gençliğin devrimci, anti emperyalist hareketlerinden haberdardı. Bu hareketleri yürekten destek diyorlardı.
İkinci Kurtuluş Savaşı’na Hazırlar
Birinci Kurtuluş Savaşı’mızı yaşamış yiğitler vardı aralarında.
İkinci bir Kurtuluş Savaşı’na da hazırladılar.
Kurtardıkları toprakları tekrar Amerikan gavuruna kimlerin sattığını, tefeci tütün tüccarlarının Amerikan kumpanyaları ile ortaklaşa kendilerini nasıl sümürdüğünü çok iyi biliyorlardı.
Yıllardır alçakça sömürünün acısını çekiyorlar, “Yoksa Birinci Kurtuluş Savaşı’nı boşuna mı yaptık?” diye hayıflanıyorlardı.
Evleri arazileri ipotekliydi hepten. Bu gidişe dur demenin zamanı gelmişti artık. İşte, bilemedikleri tek şey nasıl “dur” diyecekleri idi. Bir kurtarıcı bekliyorlardı.
Henüz kendi güçlerini kullanıp da teşkilatlanırlarsa neler başarabileceklerinin farkına varmışlardı. Onlara, aslında çok güçlü olduklarını, bir araya gelirlerse karşılarında hiçbir kuvvetin duramayacağını, hiç bir yerlerden kurtarıcı beklemeden, üç buçuk sömürücünün kafasına tek bir yumruk gibi inebildikleri an her şeyin hallolacağını anlatmaya çalıştık.
Demokratik Köylü Hareketlerinin Başlatılması
Akhisar mitingini ve ondan sonra yapacaklarımıza katılmalarını istedik. Bu hareketlerin, birleşmenin ilk adımını olduğunu, sömürücülere gücümüzü göstermenin, sesimizi duyurmanın bir biçimi olduğunu anlattık. Hareketimiz, fındık, pamuk, tahıl üretiminde ve başka alanlarda aynı biçimde sömürülen köylülere örnek olacak, memleketimizde daha geniş alanlarda aynı biçimde sömürülen köylülere örnek olacak, memleketimizde daha geniş demokratik köylü hareketlerinin başlatılmasını sağlayacaktır.
Mitinglere geleceklerine söz verdiler. Bu kavganın kendi kavgaları olduğunu söylediler. Bizleri evlerinde yatırıp, fakir sofralarına büyük bir cömertlikle buyur ettiler.
Ayrılırken birbirlerine kuvvetle sarılan eller, gövdeleri sıkan güçlü kollar, ortak isyanın coşkusunu, sevgilerin en derinini yürekten yürüğe taşıyorlardı.
10 Şubat 1969 – Ödemiş
Ödemiş çevresinde ise, 50 binden fazla köy dolaştık. Oralarda da aynı şekilde karşılandık. Köylünün, tüccar kontrolündeki gazetelerin hakkımızda yazdığı yalanlara inanmadığını gördük. Köylü, yayın organlarının sermaye çevrelerinin elinde olduğunu, kendisine karşı çalıştığını anlamış, onlara bakmıyor, yaşadığı sert hayatın kendisine öğrettiklerine göre tavır takılıyordu. Oralardan da aynı sevgi dolu kucaklaşmalarla ayrıldık.
Söz verdikleri gibi Ödemiş futbol sahasını erkenden doldurmuşlarde. Beşbin civarındaydılar. İktidar yine zorluklar çıkartmış, hükümet meydanında miting yapmamızı engellemişti.
Bu kez hazırlıklı gelmiştik. Hoparlörümüzü pille çalıştırıyorduk. Akhisar’da zürra’ya (tarımla uğraşanlar, çiftçiler) saldıran satılmışlarsa, yedikleri dayaktan ders almış olacaklar ki, ortalıklarda gözükmüyorlardı. Siyasi iktidar da köylüye aklı sıra baskı yapmak, bizlerden ayırmak amacıyla bir grup toplum polisini meydana dizmişti. Şu şartlar altında köylülerle tam bir işbirliği halinde yürütülen mitinge başladık.
Açılış konuşmasını Ödemişli ve FKF üyesi omuzdaşımız Mustafa Kemal Çamkıran yaptı. Coşkulu bir konuşmaydı. Öz olarak köylünün ekmek kavgasını katkıda bulunmayı bir borç bildiğimizi, iki buçuk milyon zürranın 90 tane tefeci tüccara ve gavur Amerika’ya karşı birleşmesi gerektiğini söyleyip, her köyden bir konuşmacı çağırarak mikrofonu terketti.
Kaymakçı nahiyesinin bir köylü söz alarak her yıl gibi bu yıl da tütün fiyatlarının geç tespit edildiğini, tabana değil tavan fiyatı diye uydurma bir fiyat tespit edip, zürrayı tefeci tüccarın eline teslim ettiklerini anlattı.
Tüccarların anlaşmaları olarak fiyatları devamlı düşürdüğünü, Tekel’in de bu oyuna alet olduğunu, çünkü, siyasi iktidarın tefeci tüccar ve Amerikan şirketlerinin elinde olduğunu söyledi. Sözlerini, kilosu 50 kuruştan tütün satmak zorunda kalındığını, zürra olmayan birinin bunu anlayamayacağını, zürranın gençleri istediğini belirterek bitirdi.
Kirazlılı bir köylü, zürranın her yıl tüccar tarafından sömürüldüğünü, bu oyunlara karşı birleşip ortak hareket etmek gerektiğini, bundan sonra köylünün ve gençliğin devamlı işbirliği halinde olacağını söyledi. Arkasından tütünün nasıl ucuza kapatıldığını, emeklerinin nasıl boşa gittiğini, şimdi de tefeciden borç almak zorunda kaldıklarını ve tarlaların ipotekte olduğunu anlattı.
Başka bir köylü, kendi yazdığı tütün destanını okuyarak, tefeci tüccara ve gavur Amerikan şirketlerine çattı.
Şair omuzdaşımız Özkan Mert, gençlerin köylere girişlerini, köylülerle ilişkilerini, tütün kavgasını ve bağımsızlık savaşımızı anlatan şiirlerini okudu.
Atilla Sarp’ın Konuşması
Atilla Sarp, köylülerle olan sevgi dolu ilişkilerimizi, onlardan neler öğrendiğimizi anlattı.
Başka bir köylü dost ise, aralarında birleşmezlerse, bu gidişin sonunun alınamayacağını, mutlaka birleşmek gerektiğini, hangi partiden olursa olsun tefeci tüccarı ve onların adamlarını meclise yollamamak gerektiğini söyledi.
Son konuşmayı da ben yaptım. Öz olarak, Amerikan kumpanyaları ile ortaklaşa çalışan 90 tane tefeci tüccara karşı 2,5 milyon zürranın yapay olarak yaratılmış eski parti kavgalarını bir yana atarak birleşmesi gerektiğini, bu birliğin tüccarlara korkulu rüyalar gördürdüğünü, birleşip, sömürücü Amerika ile birlikte bu parazitleri kovarak kendi kanunlarımızı kendimiz çıkartmaya, kendi malımızı kendimizi ihraç etmeye başladığımız an, kesin olarak kurtulacağımızı anlatmaya çalıştım.
Otobüsleri beklerken, köylülerle sohbet edip, resimler çektirdik. Tekrar geleceğimizi, bundan sonra bu kavgayı kendilerinin yüreteceğini söyleyip ayrıldık.
Atalan’dan geçerken köylüler otobüsümüz durdurup, bizleri kahveye çağırdılar. Daha önce ilişkilerimiz olduğu için birçoğumuz tanıyorlardı.
Jandarmalar tekrar toprakları almaya gelmişti ellerinden. Sonuna dek direnmeye kararlıydılar. Seslerini basına duyurmamızı istiyorlardı.
Konuştuğumuz köylüler “Babalarımız cephede dövüşürken, ağalar eşkıyalar bu topraklara el koymuşlar. Neden bizi asker alıp cepheye sürerler? Bizi aç bırakan ağaların topraklarını bekleyelim diye mi dövüşeceğiz?” diyorlardı.
Atalan’da ağanın tapu toprağının 1500 dönüm olduğunu, adamın 4500 dönüm arazi için sahte tabu çıkarttığını, 13500 dönüm hazine arazisini de yıllardır ettiği halde, işgalci sayılmadığı anlattılar. Daha önceleri ağa pamuk eker, köylüleri de boğaz tokluğuna yanında çalıştırırmış.
Toz toprak içinde insan kılığından çıkmış köylülerin önüne kova içinde hamur haline gelmiş makarna kor, başka bir şey çıkartmazmış. Köylüler çok zor gelse bile, kurtuluş yolunu bilmedikleri, kimse ellerinden tutmadığın için katlanırmış bu gidişe.
Ağa bu yıl buğday ekinca iş çığrından çıkmış. Tek bir köylüye bile iş vermeden, getirmiş traktörü bitirmiş işini. Adamların ölülerini gömecek toprakları bile yok. Başka hiçbir yerde de iş yok. Artık toprak, ölüm kalım meselesi haline gelmiş.
Onlar da Anayasa’nın verdiği hakka dayanarak sürüp, toprak reformunu kendi kendilerine yapmışlar. Daha başka çiftlikte olan, ihracatçılık ve fabrikatörlük yapan milyoner ağa, arazinin bir dönümünü vermemek için bir milyon lira harcayacağım diye konuşurmuş. “Bu ne gözle aç adamdır, işte meydan, gücü yeterse gelsin alsın hakkı olmayan araziyi” diyor buna karşılık köylüler.
Tam bir birlik halinde olduklarını, muhtarın, kendilerini satması için teklif edilen 200.000 lirayı reddettiğini söylediler arkadan da. Şimdi de aralarında paylaşıp parselledikleri arazilerden bir kısmının işgalini başlangıçta meşru sayıp, diğerlerini saymayarak onları bölüp zayıflatmaya çalıştıklarını, ama bu oyuna gelmeyeceklerini anlattılar.
Ekmek Kavgasının Daima Yanında Olacağız
Göllüce köylüleri ise, parsellememişler bile araziyi. Ortak ekip, kazandıklarını paylaşmaya kararlılar. Atalan’lılar da parsellediklerine pişmanlar şimdi. “Keşke bizler de onlar gibi yapsaydık, birlik daha iyi sağlanırdı” diyorlar. Ama ne olursa olsun, kanlarının son damlasına kadar hakları olan toprakları korumaya hazır olduklarını söylüyorlar.
Gençlik olarak bizlere sonuna dek güvendiklerini, bu haklı ekmek kavgalarında, yanlarında olmamızı istediklerini, sahtekar yayın organlarını söylediklerine aldırış etmediklerini tekrarlayıp duruyorlardı.
FKF üyeleri olarak, Ege’de yaptıklarımız ve gördüklerimiz bunlar.
Tekrar söylüyoruz ki, emekçi halkımızın nerede olursa olsun verdiği haklı ekmek kavgasının daima yanında olacağız!
Yusuf KÜPELİ / Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Başkanı
Türk Solu Dergisi – 18 Şubat 1969