Vefatının 51.Yılında Sevgili Arkadaşım Hüseyin Cevahir
Sevgili arkadaşım Hüseyin Cevahir ile tanışmamız 1964 yılının Ekim ayına rastlar.
Ben SBF’ye (Mülkiye) 1963 yılı Ekim ayında kayıt oldum. 1963-1964 öğrenim yılında maalesef sınıfta kaldım. Mülkiye’ye bir türlü adapte olamamıştım. Okulun arkasındaki yurtta kalıyordum. Okula başlayışımın ikinci yılı, Ekim ortalarında yurtta yeni yeni arkadaşlar görüyordum.
Efendi, Tevazu Sahibi…
O yıl yurtta gördüğüm arkadaşlardan birisi de Hüseyin Cevahir idi. Çok efendi, tevazu sahibi çelebi bir insandı.
Karşı odalardan birisinde kalıyordu. Önceleri koridorda karşılaştığımızda selamlaşıyorduk. Daha sonra bana okul hakkında bazı bilgiler sordu. Çünkü ben ondan bir yıl daha tecrübeli idim. Giderek daha samimi olduk. Yaptığımız sohbetlerde kendisinin de benim gibi 1945’li olduğunu, ayrıca Tunceli Mazgirt’te doğduğunu, ailesinin Mazgirt’te yaşadığını öğrenmiştim.
Birkaç yıl sonra sosyalist düşünceleri nedeniyle SBF Fikir Kulübüne girdiğini öğrendim.
Mahir Çayan, Fikir Kulübü Başkanı…
O sıralarda Mahir Çayan da Fikir Kulübünün Başkanı idi. Mahir ile de arkadaşlığım vardı. Samsun doğumlu idi. Mahir’e hemşerim diye hitap ederdim.
Beni, Mahir ile Hüseyin Fikir Kulübüne davet ettiler. Ancak ben sosyal demokrat düşüncelere sahip olduğum için kabul etmedim. Ben de Sosyal Demokrasi Derneği’ne girdim.
Zaman zaman yurt odalarımızda, ya da kantinde siyasal tartışmalarımız olurdu. Ama asla birbirimize kırıcı davranmazdık. Özellikle Hüseyin’in çok efendi bir tartışma üslubu vardı.
Daha sonra Mahir Çayan ile Hüseyin Cevahir, Fikir Kulübünün Dev-Genç’e dönüşmesinde birlikte hareket ettiklerini duydum.
Ben 1968 yazı mezun oldum. Kaymakam olmak üzere İçişleri Bakanlığı’nda göreve başladım. Ancak nişanlım okulda olduğundan okula gittiğimde ara sıra karşılaşır, sohbet ederdik.
Hüseyin ve Mahir Aranıyor
Uzun bir süre Mahir’i de , Hüseyin’i de okulda göremedim.
Bir arkadaşımız anlattı. Mahir’in Hüseyin ile birlikte illegal “Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi”ni kurduklarını, yaptıkları birkaç eylemden dolayı arandıklarını söyledi. Mahir’e şaşırmadım da Hüseyin’e şaşırmıştım. Hep konuşmalarında barışçıl eylemlerden yanaydı. Bir süre sonra da Mahir ve Hüseyin’in arandıklarını radyodan duydum.
1969 yılı Haziran ayında Giresun Bulancak ilçesine Kaymakam Vekili olarak atandım. Birkaç ay kalacaktım. Kısa bir süre sonra köyleri gezmeye başlamıştım. Yanılmıyorsam Piraziz nahiyesine bağlı, denize 14-15 km mesafede bir köye ziyarete gitmiştim. Köy kahvesine Muhtar ve köylülerle, öğretmenler de gelmişlerdi. Köyün sorunlarını görüşüyorduk.
Hüseyin Cevahir, Kaymakama Selam Gönderiyor
Bir ara bir öğretmen arkadaş benim kulağıma eğilerek “Kaymakam Bey şöyle kenarda sizinle görüşebilir miyim” dedi. Biraz uzaklaştık. Yine sessizce “Arkadaşınız Hüseyin Cevahir’in selamını getirdim” dedi. Ben şaşırarak “nerede?” diye sordum. “Bir arkadaşı ile bizim evde saklanıyor” dedi. “Benim de selamlarımı söyle” dedim. Daha sonra köyden ayrıldım.
Bir hafta sonra aynı öğretmen Kaymakamlığa gelmişti. Benim köye gittiğim gün öğretmen “Bugün bizim köye yeni atanan Kaymakam vekili Sudi Kocaimamoğlu gelecek” demiş, Hüseyin de “Sudi benim okuldan iyi arkadaşım çok selamlarımı söyle” demiş.
Köyde 10 gün saklanmışlar. Bir gün önce İstanbul’a gitmek üzere ayrılmışlar. Köye gittiğimde Niye arkadaşımı ziyarete gitmediğime, sonradan çok hayıflandım. Çünkü düşüncelerimiz farklıda olsa Hüseyin’i çok severdim. Ama kaçak olarak o evde saklanıyordu. Bense oranın Mülki Amiri idim.
Üç ay sonra Bulancak’tan ayrılıp Ankara’ya dönmüştüm. Kaymakamlık kursundan sonra asli kaymakam olarak Ekim 1970’de Aydın Karacasu’ya atandım.
Elrom’un Kaçırılması
Karacasu’da görev yaparken İstanbul’da İsrail’in Fahri Başkonsolosu Elrom’un THKP-C tarafından kaçırılıp bir yerde tutulduğunu, kaçıranlar arasında Mahir Çayan ile Hüseyin Cevahir’inde bulunduğunu radyo haberlerinden dinliyorduk. Bir iki gün sonra da polisin Nişantaşı’nda bir daireye baskın yaptığını, Elrom’u ölü olarak bulduklarını gazeteler yazıyordu.
Bu olaydan bir hafta sonra radyoda Mahir ile Hüseyin’in polis tarafından yerlerinin tespit edildiğini, tam baskın yapacakları sırada kaçtıklarını, bir apartmana girdiklerini duydum.
Daha sonra da Mahir’in yaralı olarak ele geçtiğini, Hüseyin’in ise 21 kurşunla katledildiğini öğrendim. Günlerden 1 Haziran 1971 idi. Çok üzülmüştüm ve arkadaşım için ağlamıştım. Mahir iyileşti. Tutuklu olduğu cezaevinden tünel kazarak bir grup arkadaşla kaçtı. Ünye’de 3 Amerikalı’nın kaçırılması olayından sonra da polis ve jandarmanın ortak eylemi ile Kızıldere köyünde bir evde kuşatıldı. Bir kişi hariç hepsi katledildi.
Oktay Etiman…
Sosyal Demokrasi Derneği’nde bizden küçük sınıflarda okumakta olan Oktay Etiman adlı bir arkadaşımız vardı. Ben mezun olduktan sonra Oktay, Fikir Kulübü’ne girmiş, Dev-Genç’e dönüşmesinde etkin bir rol almış, daha sonra da Mahir’in peşinden giderek THKP-C’ye girmiş, Elrom’un kaçırılmasına karışmış bir arkadaşımızdı. Polis tarafından yakalandı. Önce idamla yargılandı. Daha sonra müebbet ceza aldı. Sonra çıkan aflarla 14 yıl yattıktan sonra tahliye oldu. Mülkiyeliler Birliği Vakfı’nda uzun süre çalıştı.
Bir gün Birliğin bahçesinde sohbet ederken sordum; “Oktay Elrom’u niye kaçırdınız, niye öldürdünüz?” dedim. O da bana THKP-C’nin çok ses getirecek bir eylem koymayı kararlaştırdığını, Elrom’u kaçırmanın çok ses getireceğini düşündüklerini söyledi. Ancak öldürmek düşüncemiz yoktu. Polisin yerimizi tespit ettiği haberi gelmişti. Orayı boşaltacaktık. Bir arkadaşımız “Elrom’u öldürüp çıkalım” dedi.
Oylama yapıldı, Ben ve Hüseyin Cevahir başta olmak üzere çoğunluk öldürmeye karşı çıktı. Elrom bağlı bir vaziyette daireyi boşalttık. Ancak öldürmeyi teklif eden arkadaşımız kimliğini unuttuğunu ileri sürerek geri döndü ve üç kurşunla Elrom’u öldürmüş. Planımız bu değildi.
Hüseyin’in Babası Düzgün Cevahir…
90’lı yıllarda sınıf arkadaşımız Atıl Üzelgün, Tunceli’ye Vali gitti. Hüseyin Cevahir’in babası Düzgün Cevahirde Tunceli İl Genel Meclis üyesi imiş. Oğlunun okuldan arkadaşı olması nedeniyle Atıl ile çok yakın bir dostluğu olmuş. Atıl’dan hep duyardım. Hüseyin’in babası Düzgün Cevahir, ismi gibi çok düzgün bir insan derdi.
Işıklarda Yatsınlar
Başta Hüseyin Cevahir ve Mahir Çayan olmak üzere bu genç arkadaşlarımız tam bağımsız Türkiye için emperyalizmle mücadele edelim derken zaman zaman yanlışlar yaptılar. Ancak vatanseverlikleri asla tartışılmaz. Bu ülke için inançları uğruna hayatlarını verdiler.
Sevgili arkadaşlarım, Hüseyin Cevahir, Mahir Çayan, Oktay Etiman ve diğerleri ışıklar içerisinde yatsınlar.
Sudi KOCAİMAMOĞLU
01 Haziran 2022