Komerzede Kaçak Öğrenciler
Dört kişiydiler. Üniversitede okuyan dört köylü çocuğu. Yaş ortalamaları 21’in üstünde bile değil. Her biri ayrı iklimlerin, ayrı çevrelerin çocuğu ama Türkiyeli. Hayatın ve de şartların getirip birleştirdiği aynı geleceğin peşinde koşturduğu dört genç. Kaderleri yapışık. Düşündükleri, Türkiye’nin geleceği için olan istekleri ayrılmaz, 4 yolcu.
Otobüs homurdayarak yol alıyor. Dışarda, lapa lapa kar yağıyor. Kar taneleri uçuşarak, tembel tembel düşüyor. Dört genç üniversiteli otobüsün öteki yolcularıyla ilgilerini kesmiş, dalgın dalgın yağan karı seyrediyorlar. Arkada pencerenin yanında oturan Denizli’li Halil Çelimli, onun yanındaki de Mardin’li İbrahim Seven. Önlerinde ve de pencere kenarında oturan Yozgatlı Yusuf Aslan, yanındaki Van’lı Taylan Özgür.
Otobüse Jandarmalar Biniyor
Geleceğe bakış açıları, gelecekle ilişkin görüşleri, Türkiye’nin bürünmesini istedikleri görünüm aynı. Dördü de sosyalizmin savaşçıları. Ve de sosyalizme varmak için verdikleri kavgada suçlu ilan edilerek mahkeme haklarında “tutuklama kararı” çıkarmış. Aranıyorlar. Yakalandıkları yerde cezaevine gönderilecekler. Suçları ise Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi’nin arabasını yakmak.
Otobüs sarsılarak durdu. Genç üniversiteliler aniden uykudan uyanmış gibi irkilerek çevrelerine baktılar. İki jandarma erinin ön taraftan otobüse bindiğini korku ve heyecanla gördüler.
Taylan Özgür: “Yakalandık…”
Taylan Özgür’ün heyecanı her hareketiyle belli oluyordu. Yarı ayağa kalkarak “kıskıvrak yakalandık” diye fısıldadı. Halil Çelimli arkadaşın omuzundan bastırarak “otur”dedi. “Heyecanını göstermeden otur. Bizi aramayabilirler, şüpheleri çekmemeliyiz.”
Jandarmalar onları hayallerinden ayırmıştı. Kim bilir belki annelerini, ailelerini düşünüyorlardı. Belki de Türkiye sosyalizmini. Ama ummadıkları bir zamanda karşılarına jandarmaların çıkışı, tatlı düşlerini dağıtmıştı.
Jandarmalar Arkalarındaki Koltuğa Oturdu
Taylan Özgür jandarmaların yanından geçişini derin ‘oh’ çekmekle kutladı. Tehlikeyi yarı yarıya atlatmış sayılırdı. Hem en önde o idi. Onunla ilgilenmediklerine göre tehlike yarıya iniyordu. Aynı anda otobüsün hareket ettiğini görünce arkasına yaslandı. Tehlikeyi unuttu.
İki jandarma eri, Halil Çelimli’yle, İbrahim Seven’in arkasındaki boş koltuğa oturdular. Tüfeklerini kucaklarına aldılar. Dışarıda yağan karı seyre koyuldular.
Jandarmalar az sonra sigara paketlerini çıkardılar. Uzun boylu, esmer olanı, Halil Çelimli’nin omuzuna dokundu. Halil, yılanın kuyruğuna basmış gibi hızla döndü arkaya. Rengi uçuklamıştı. Jandarma erinin kendisine sigara paketini uzattığını gördü. Gülümsedi. Sevgi dolu bir sesle “Sağ ol hemşehrim” dedi. “Çok teşekkür ederim.”
Halil Çelimli, sigarayı alırken bir yandan da kibritini çıkardı önce jandarmaların, sanra da İbrahim’in ve kendi sigarasını yaktı.
Soğan Tüccarı Halil Çelimli
Vietnam hakkında yazdığı bir yazıyla şerefli şöhretine gölge düşüren Amerika’lı ünlü yazar Steinbeck “Bazan dostluklar bir sigara ile başlar” der. Jandarmalarla, kaçakların ahbaplıkları da böyle olmuştu. Bir sigara ile başladı ahbaplıkları. Sigara alış verişinden sonra sıra geldi sohbete.
Jandarmalar nereden gelip nereye gittiğini sordu kaçaklara. Jandarmalarla ilk ilişki kuran Halil Çelimli olduğu için bu soruya o cevap verdi. Ve de aklına gelen ilk cevap “Özel teşebbüs” oldu. Jandarmalarla senli benli olmak istiyordu biraz da. Böylece tehlikeyi uzaklaştırabileceğine inanıyordu: “Biz özel teşebbüsüz” dedi Halil Çelimli.
Cadillac Alıp Keyfimize Bakacağız
Kısa boylu kumral jandarma bu cevabı anlayamadı. “Ne?” diye sorunca Halil gülerek “Yani tüccarız, Soğan alır satarız. Köylere gidip soğan toplayacağız. Şehirde iyi para ediyor. Soğan ticaretiyle kısa zamanda zengin olacağımıza inandık. Zengin olup birer araba satın alacağız. Cadillac marka arabaları biliyorsunuz. İşte onlardan birer tane. Kocaman birer Cadillac alıp keyfimize bakacağız.”
Daha sonraki konuşmalar hep araba ve soğan üzerine oldu. Söze Taylan’la Yusuf Aslan ve İbrahim Seven de karışmıştı. Dörtlerin suskun, dalgın hali kaybolmuştu. Altılı grup şimdi “gırgırlı bir yolculuk” yapıyorlardı. Yüksek sesle konuşup, basıyorlardı kahkahayı. Karlı havada otobüs oldukça yavaş yol alıyordu. Jandarmalar bir saatlik istemeye istemeye indiler otobüsten. “Gırgır” havası hoşlarına gitmişti.
Jandarmalar otobüsten inerlerken kaçakların “iyi askerlikler” dileğine teşekkürle karşılık verdiler. Kaçaklara, köylerde yumurta yerlerken kendilerini hatırlayacaklarına dair de “teminat” verdiler.
Jandarmalar, otobüsün hareketinde el sallayarak kaçakları uğurladılar. Sonra karakollarının yolunu tuttular.
Yusuf Aslan: Yumurtacılarıları Atlattık…
Jandarmaların otobüsten ayrılmalarından sonra kaçakların gülüşü daha da değişti. Neşeyle ellerini çırpıp, gülüştüler. Yusuf Aslan, “Atlattık be yumurtacı amcaları” dedi.
Taylan Özgür, “Yakalandığımızı sandım, bayağı korktum” diye konuştu. İbrahim Seven çıkarıp arkadaşlarına sigara ikram etti, Halil Çelimli de yaktı sigaraları.
İbrahim Seven: Soğan Tüccarı Yerine İşçi Olabilirdik
İbrahim Seven “Yalnız” dedi, “Şakacıktan da olsa burjuva özlemi hoşuma gitmedi. Siz işi şakaya aldınız ama benim de canımı sıktınız. Soğan tüccarı yerine işçi olabilirdik.”
Genç kaçaklar İbrahim’i “gırgıra” aldılar bu kez de. Yusuf Aslan “Va mı bunun başka izah tazı” dedi. “Gadilağım olacak. Göbeğimi şişirmek için gazıklayacam milleti, fakiri ve de fukarayı. Gel keyfim gel.”
Üç arkadaşı bir “yuh” diye bağırdılar. Arkasından bir marş mırıldandılar. Marş şöyle başlıyordu:
“Ay neyledik,
Vay neyledik.
Göbeklileri bize baş eyledik.
Başımıza taş eyledik.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi’nin makam otomobilini yakmaktan sanık ve haklarında mahkemece verilmiş tutukluluk kararı bulunan dört üniversiteli genç, S… kasabasının girişinde indiler otobüsten. Kasabada bir tanıdığa, kendilerini ele verecek birine rastlayacaklarından çekiniyorlardı. Sonra şoseden ayrılıp bir patikaya saptılar. Bu yolun kendilerini nereye götüreceğini bilmeden tahmin etmeden yürümeye koyuldular.
Ahmet KAHRAMAN
Kaynak: Akşam Gazetesi, 24 Ocak 1969
Yazının ilk bölümünü okumak için aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız.
1 thought on “KAÇAK ÖĞRENCİLERİN YOLCULUĞU -1- / Yusuf ASLAN, Taylan ÖZGÜR, İbrahim SEVEN VE Halil ÇELİMLİ’NİN ANILARI”