Mustafa Kemal’den Bu Yana
Mustafa Kemal bir milletin hayatında en az yüz yıllık bir hazırlanışın sonucuydu. Yüz yıllık hazırlık. Mustafa Kemal gibi bir yiğit, bir büyük asker yarattı. Onun büyük, bir asker olmasında Osmanlı’nın büyük asker geleneği rol oynadı. Mustafa Kemal’in sezgileri de büyüktü, güçlüydü.
Devrimleri, çağdaş dünyaya uyabilmenin çabalarıdır. Devrimleri sezgidir, yarım kalmıştır. Mustafa Kemal devrimleri köklü devrimler olabilmiş olsaydı, kırk beş yıl sonra Türkiye bu Türkiye olmazdı. Bu bir gerçek.
Çok tartışılabilir. Günah koşulların mı, Mustafa Kemal’in kişiliğinin mi? Bu bir acaip tartışma olur. Bildiğimiz bir şey varsa o da kırk beş yıl sonra Türkiye’nin bu korkunç halde oluşudur.
Yalnız Mustafa Kemal devrimlerinin getirdikleri üstünde de önemle durmak gerekir. Mustafa Kemal devrimlerinin, Mustafa Kemal’in getirdiklerinin üstünde önemle durmazsak, yeni bir Türkiye’yi kurarken bizler de eksik kalırız.
Mustafa Kemal’in devrimleri başarılı mı başarısız mı, yüzeyde mi köklü mü, bunun üstünde durmuyorum. Ama Mustafa Kemal’in getirdiği bir şey var ki, bu bize ışık tutabilir ve bizi yürüdüğümüz yolda salim bir yere ulaştırabilir.
Mustafa Kemal’in büyük, köklü çabalarından birisi, belki de birincisi Türk milletini öz kişiliğine kavuşturabilmek çabası olmuştur. Onun bağımsızlık ilkesine böylesine sıkı sıkıya sarılması boşuna değildir.
Mustafa Kemal’in el yordamıyla ya da bilinçli olarak bir milleti kendi özüne, kendi kişiliğine döndürme savaşı, savaşlarının en üstünde durulması gerekenidir. Yirminci yüzyılın çağdaş uygarlığına varabilmek ancak ve ancak sağlıklı bir kendine dönüşle olur. Kişiler için de, milletler için de bu böyledir.
Yaratıcı kişi ve millet ancak ve ancak kendi özüne, kendi kişiliğine dönmüş kişi ve millettir.
Nerden, ne yandan bakarsanız bakın bugün Türkiye yaratıcılığını yitirmiş bir memlekettir. Bugün artık, bu durumda taş çatlasa Türkiye bir Nazım Hikmet, bir Sait Faik, bir Orhan Kemal, bir Abidin Dino, bir Hakkı Tonguç, bir Boratav yetiştiremez. Kopyacılık, başka insanların yaratıcılığına sığınmak, kısıtlı hastalıklı bir iştir.
Türkiye’deki aydınlar artık çoğunlukla hastadır. Bir çoğu ne yapacağını şaşırmış karmakarış düşünceler arasında bocalamaktadır. Türkiye’nin yolu yordamı o kadar zor değildir.
Yozlaşmamış, kendi kişiliğine dönük bir aydın bölüğü için Türkiye’yi bütün zor koşullarına karşın kurtarmak, yaratıcılığına döndürmek mümkün olurdu.
Bir aydın bölüğünü şu dünyada bin yerden esen, bin türlü rüzgarlar arasında kendine döndürmek elbette o kadar kolay bir iş değildir. Bu, kendi halkına kendi gerçeklerine dönüştür. Yaratıcılığa dönüştür.
Dünyayı, başka insanları, başka çabaları öğrenmek taklit etmek, kişilikten çıkmak demek değildir. Aksine dünyayı derinliğine öğrenebilmek kendi kişiliğine, insan, toprak gerçeğine varabilmek için en sağlıklı yoldur.
İnsanları köleleştiren düzen devam edebilmek için millet, insan kişiliklerini yok etmeğe çalışır. Yaratıcı ve kişiliğine kavuşmuş insan kölelikle sürüp gidemez.
Mustafa Kemal’in bize yaptığı en büyük iyilik kendi insan, kendi toprak, tarih gerçeğimize giden yolu açması olmuştur. Mustafa Kemal’den bu yana da yitirdiğimiz bu sağlıklı yoldur.
Sosyalist mücadeleyi bu gerçeğe oturtmak zorundayız. Başka türlüsü yarım yamalak, bir acaip sosyalist düzen getirir. Sosyalist düşünce insanları kendi özgür gerçeğine çağıran düşüncedir. İnsanı dış yozlaşmalardan kurtarıp kendi özgü gerçeğine kavuşturmak…
Mustafa Kemal’in üstünde düşünürken, onu yererken, onu överken onun bize açtığı bu kendine dönüş ilkesini gözden ırak tutmamalıyız. Mustafa Kemal’e saygı duymak daha da somutlaşır.
Yaşar KEMAL
Kaynak: 12 Kasım 1968 Ant Dergisi