Bizim 68’imiz Batı 68’inin kopyası ya da izdüşümü bile değil, 1960’taki üniversite ayaklanmasının yeni bir aşamasıdır.
Bu nedenle de ilk şehidimiz 28 Nisan 1960’taki hükümet karşıtı gösteriler sırasında polis kurşunuyla yaşamını yitiren İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencisi 1940 doğumlu Turan Emeksiz’dir.
27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında gerçekleşen özgürlük ortamında, 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi kuruldu. Bir yıl sonra benim de bir üniversite öğrencisi olarak üyeleri arasında yer aldığım bu ilk yasal sosyalist partinin saflarında ve çevresinde çok geçmeden yeni bir devrimci gençlik dalgası yükseldi.
1965 yılında Ankara’da yayınlanmaya başlayan anti emperyalist Halkın Dostları dergisinin kurucuları ve Kızılay Bulvarı’nda faşizm ve emperyalizm karşıtı sloganlarla dağıtıcıları ile aynı tarihte yine Ankara’da kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun kurucuları arasında ben de vardım.
Türkiye İşçi Partisi, bu partinin üyesi ve militanı olan gençlerin eylemlerine anti faşizm ve anti emperyalizmin yanı sıra sosyalist bir kimlik kazandırmıştı.
Böylece 40’lı yıllar sosyalizm hareketinin gençliğiyle 60’lı yıllar sosyalist gençliği bir gelenek içinde bir araya gelmiş oluyordu.
60’lı yıllar ilerici, demokrat, devrimci gençlik hareketlerinin Turan Emeksiz sonrasında ikinci şehidi, 1968 Temmuzunda Dolmabahçe’ye demir atan Amerikan 6. Filo askerlerini protesto olayları sırasında İstanbul Teknik Üniversitesi yurdunu basan polislerin pencereden atarak ölümüne neden olduğu 1943 doğumlu Hukuk Fakültesi öğrencisi Vedat Demircioğlu’dur.
Demircioğlu da 6. Filo eylemlerinin öncüsü Deniz Gezmiş gibi Türkiye İşçi Partisi üyesiydi.
Bütün bunlar Türkiye’de 60’lı yıllar üniversite gençliğinin devrimci eylemlerinin ülke koşullarına ve dolayısıyla da kendine özgü niteliklere sahip olduğunu gösterir.
Nitekim 68 ve sonrasında Türkiye’de devrimci gençlik hareketleri çeşitli ve karşıt gruplara bölünmüş, günümüze kadar da bu özellikleriyle varlıklarını sürdüregelmişlerdir.
2013 tarihindeki Gezi direnişi, bu karşıtlıkların farklılıklara saygı bilinciyle aşılmasının ve devrimci gençliğin yeniden ve daha da güçlenmiş olarak ülkenin bugününde ve geleceğinde ağırlığını duyurmasının miladı sayılabilir…
Özetle söyleyecek olursa… Türkiye 1968’i, doğuşunu daha da önceki dönemlerden alan ilerici, devrimci gençlik hareketlerinin yükseliş dönemi; ülkenin aydınlık geleceği için ssavaşımda Gezi direnişiyle büyüyüp bütünleşen, saygınlığını onurlu geçmişinden alarak geleceği hedefleyen öncü kimliğinin simgeleşmiş adıdır.
Ataol BEHRAMOĞLU
Kaynak: İç Manzaralar, 10 Mayıs 2018, s.18.