Bugün gençlik ve politika konusu günlük tartışmalar arasında ön sırayı tutar bir görünüm kazanmış bulunmaktadır. Bu konuda yazılar yazılmakta, seminerler düzenlenmekte, önüne gelen fikir yürütmektedir.
Dünyadaki ve Türkiye’deki türlü gençlik devinimlerine bakıldığında bu konunun artık tartışma olanağı bırakmayacak bir kesinlik kazandığı görülür. Öyle ki 1960’dan bu yana, ülkemizde gençliğin giriştiği bütün devinimler onun, politikayı toplumu ileri götürücü yönde etkilediğini tanıtmaktadır. İşte, deneylerin ortaya koyduğu bu kesin sonuç açısından gençliğin politikayla ilgilenmesinin faydalılığı konusu, artık tartışma sınırlarının dışında bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır.
Gençlik ve Politika…
Buna karşılık işin pratikle ilgili ve tartışma olanağı tanıyan bir yönü daha vardır: İstense çeşitli yollar denense gençlik politikanın dışına çıkarılabilir mi? Hatta soruyu şöylece de ortaya koyabiliriz; kuramsal olarak tartışmalar sonucu, bazılarının dediği gibi, gençliğin yalnızca dersleriyle uğraşmasının yararlılığı kanıtlansa acaba gençlik politikanın dışına çekilebilir mi?
Halktan ve köylüden, biraz fazla okumuş olmaktan başka hiçbir ayrılığı olmayan, bu tek ayrılığı da onun sorunları bilimsel görüp, bilinçli devinmesini kolaylaştıran bir kitlenin, halkının yararına olan bir politik katkıda bulunmaktan kendini alabileceği nasıl beklenebilir? Su, kaynağından uzaklaşır gibidir, fakat onu besleyen ve gene ona dönen de odur.
Bizce gençlik politikanın tamamen içindedir, içinde olmak zorundadır. Hiçbir baskı ve uğraş bunun önüne geçemeyecektir. Tartışılması gereken konu gençliğin politikayla ne biçimde ilgilenip, neler yapması gerektiği olmalıdır.
Halk Neden Gençliğe Sahip Çıkmıyor?
Bugüne kadar, bu belirlenip, gençlik devinimlerine bir sınır, bir ana yol çizilmemiş olduğundan verim çok düşük olmakta, toplum, bu yüzden birçok şeyler yitirmektedir. Şimdiye kadar gençlik, birçok konuda, partizan ve günlük politika dışında ve halk yararına olarak, bağımsızca ağırlığını ortaya koymuş, fakat, yukarıda belirtilen nedenlerle umulan sonuçlardan çok azı elde edilebilmiştir. Bir kere gençlik, savaşının kesimlerini iyice belirlemeden, yöntemini seçmeden, planını yapmadan, derme çatma ve ilk anda parlak sonuçlar vereceği umudunu uyandıran parlamalarla girişimlerini sürdürmeye çalışmıştır. Bu yüzden birçok haklı sorun, halka indirilememiş, aksine halkın gençlikten kopmasına, ona sahip çıkmamasına, inanmamasına, katılmamasına yol açmıştır. Bu ise, gerici ve tutucu güçlerin gençliğe daha kolay ve daha rahat biçimde karşı koymalarına, onu yıpratmalarına yaramıştır, yaramaktadır.
Son zamanlarda, herşeyi malsayan zihniyetin temsilcilerinin gençlik arasındaki zararlı cereyanlara (!) karşı, öğrenci yurtları vs yaptırarak savaş açacaklarını ilan etmeleri, gençlik devinimlerinin ne kadar az ciddiye alındığını göstermektedir. Gençliğin savaş konusu olanlar bile, gençliği, içinde bulunduğu zor durumlar yüzünden parlamalar gösteren, kolay susturulabilen bir kalabalık olarak görmektedirler. Halk ise kışkırtmalarla öne sürülen bir heyecan kitlesi, olur olmaz yere sokağa dökülen, kendinden kopmuş ve koparılmış bir topluluk olarak değerlendirmektedir.
İki Önemli Nokta…
İşte bu düşünceler sonunda, gençliğin halk yararına olan savaşının iki kesimini ortaya koymak mümkün olur. Birinci kesim derli toplu örgütler kurmak, iç bölünmelere ve dış etkilerle parçalanmalara meydan vermemektir. Bugün her öğrenci örgütünün temellerine, bölücü, parçalayıcı ve en azından yıpratıcı tohumlar ekilmektedir. Sayıları çok az olan, çıkar çevrelerinin tutulmuş kişileri, uygunsuz ve kanunsuz yollara sapabilmekte, yapılmış kongreleri yeniden yapmak gibi bir takım yöntemlerle işleri çıkmaza sürükleyebilmektedirler.
Bunda dış maddi destekle, yönetici çevrelerin, aşikar yasaları ve görünür doğruları yadsıyarak gösterdiği maddi ve manevi destek önemli roller oynamaktadır. Sonra, çoğunlukla yozlaşmış öğrencilik özelliklerini yitirmiş bir grup amacı baltalayabilmektedir.
Bütün bunların önlenmesi için çaba göstermek, öğrenci kitlesinin her kişisine düşen bir görevdir. Bilinçli, gerçekçi, yurtsever olmak, savsaklayıcı olmamak bu iş için yeter. Yöneticilerini seçerken dikkatli olmak bu iş için yeter. Yöneticilik yeteneği olan herkes de savaşa katılmanın bir boyun borcu olduğunu düşünerek ortaya çıkma yürekliliğini göstermek zorundadır.
Savaşın ikinci kesimini ise, halka inmek, onun eğitimine katkıda bulunmak için yöntemli, planlı ve özverili bir çalışma kurar (Yeni bir yıla başlarken bunun önemi kavranamamış olursa, kısır dövüşlerle bir senenin daha boşa gitmesi kaçınılmaz bir durum olacaktır).
Devrimler Eğitim Yoluyla Halka Ulaşır…
Bugüne kadar yapılmış bulunan seçimlerin sonuçları, gericilerin halk arasındaki propagandalarının yaygınlığı ve geçerliliği, hep göstermektedir ki, eğitilmemiş bir halk kitlesine, tepeden inme reformlar kabul ettirmek ve ona kendi kalkınma yolunu buldurmak olanaksızdır. Onun için devrimlerin yerleştirilmesi, çeşitli reformların halka maledilmesi ancak eğitim yoluyla gerçekleşebilecektir. Bu arada gençliğin devrimler yolundaki savaşı da mutlaka eğitimden geçmek zorundadır. Öğrenci örgütleri, çeşitli konularda fikirlerini bildiriler, mitingler ve basın toplantıları ile belirtirken, işin asıl yanını, fakat zor olan yanını da mutlaka planlamalı, halkın eğitimi yolunda neler yapabileceklerini derin derin düşünmelidirler.
Örgütlerin yenileneceği şu günlerde bunun önemini belirtmede büyük faydalar vardır. Gençlik şunu kesinlikle bilmelidir ki, politikası halkın cahil bırakılmasından geçen bir yönetici kadroya karşı savaşında, köklü girişimler içinde olmadığı sürece etkili olamayacak, halkı eğitilmedikçe ondan uzak düşecektir.
Halka Gitmek İçin Anadolu Yürüyüşü…
Bu yazımızı bitirirken, bir sene süreyle devinimleri bakımından izlemiş biri olarak öğrenci örgütlerine, yapılması ancak uzun bir çalışma ve iyi bir organizasyon işleyen fakat zorunlu olduğuna inandığımız bir eylem önereceğiz. Bütün öğrenci örgütleri ortaklaşa bir Anadolu yürüyüşü düzenlemelidirler. Ve bu, birçok kereler yapılmış olan romantik gezilerden ayrı olarak, bir birlikte çalışılarak, kaynaşarak eğitme niteliği taşımalıdır. Çeşitli konularda ön eğitimden geçirilmiş öğrenci grupları, Anadolu’ya yollanmalı ve birkaç ay halk arasında kalarak, onların her sahadaki çalışmalarına ortak olmalı, onlarla bir arada yaşamalıdır. Böylece, eğitim zorlanarak değil kendiliğinden yapılmalıdır.
Yaz aylarına raslıyacağı muhakkak olan bu yürüyüşün, maddi ve manevi birçok güçlükler çıkaracağı açıktır. Bu da gezinin ancak bir senelik sürekli ve sıkı bir çalışma sonunda yapılabileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca maddi koşullar da iyice zorlanacak, örgütlerin birçok küçük çaptaki girişimlerini ertelemeleri gerekecektir.
Fakat, bu yürüyüş bir gelenek haline getirilebilirse, yozlaşması önlenerek iyi programlanabilirse, halkla gençliğin kaynaşmasını sağlıyacak, onun eğitimini gerçekleştirebilecek en kesin bir yoldur.
Hasan Yalçın / İTÜ Elektrik Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı
Kaynak: Akşam Gazetesi / 4 Kasım 1966