Yarım yüzyıl boyunca süregelen büyük acı nasıl anlatılır, bilmiyorum. Ancak, bağımsızlıkçı ve emekçi niteliğiyle Kızıldere olayının tüm boyutlarıyla ve olabildiğince doğru bilinmesinin bu ülkenin aydınlık yarınlarına giden yolu aydınlatacak kaynaklardan biri olduğunu düşünüyorum.
68 hareketi, uluslararası niteliğiyle çok özgün bir hareketti. Türkiye özelinde, 1945 sonrası Cumhuriyet’in değerlerinin aşınması, ülkenin bağımsızlık kazanımlarının tehlikeye atılması uygulamalarına bir karşı duruş olarak başladı.
Ne oldu 1945 sonrası? ABD emperyalist bir ülke olarak Sovyetler Birliği’nin düşünsel ve eylemsel etkilerini yok etmek amacıyla önce Türkiye ve Yunanistan’ı Marshall yardımlarıyla kuşattı. Karşılığında, iki ülkeye üslerini yerleştirdi; Türkiye Kore Savaşı’na sürüklendi. Emperyalizm, bunlarla yetinmeyip, Cumhuriyet’in bin bir güçlükle oluşturduğu özgürlükçü, üretime dayalı, ekonomik ve sosyal gelişimi sağlayan kurumlarını tek tek yok etmeye çalıştı. Köylerin, üretim, eğitimle ve bilimle birlikte gelişimini sağlama amacıyla kurulan Köy Enstitüleri ve Halkevleri yok edildi. Eğitimde yozlaşma yılları başladı.
Bu oyunlar nasıl oynandı ülkemizde? Özetle, ABD yardımlarıyla kurulan MİT ve CIA işbirliğiyle. CIA, dünyayı yöneten Pentagon’un uzantısıydı. MİT çalışanlarının maaşları 60’lı yıllara kadar dolar olarak ABD tarafından ödeniyordu. Başka kurumlar da gerekiyordu. ABD’de askeri eğitim almış subaylar tarafından Çevik Gücü kuruldu. Komünizmle Mücadele Dernekleri Kuruldu. Bu kurumlar çok güvendiğimiz ordumuzun ABD’ye bağımlı bazı generallerimizin ve MİT’in kontrolündeydi.
68 Gençliği, bilgi ve cesareti yüreklerine koyup, kurdukları özgürlük, bağımsızlık ve barış hayallerinin peşinden koşmak zorundaydılar. Aralarına MİT tarafından sokulan ajanların oyununa gelmeden bir mücadele yürüttüler. Anadolu’yu bir baştan diğerine dolaştılar. Emekçilerle el ele verdiler. Her haksızlığa karşı seslerini yükselttiler.
Egemenlerin öfkesi korkutucuydu. Onlar korkmadılar. En yakın arkadaşları, sokaklarda, üniversite kapılarında, dağlarda tek tek öldürülmeye başlandı. Faşistlerin öfkeleri bununla da bitmedi. Tam bir hukuksuz tutumla üç gencimizi idam sehpasına göndermeye karar verdiler; bu idam cinayetine, hayatlarını ortaya koyarak karşı çıkan içlerinde Cihan’ın da bulunduğu 10 gencimizi Kızıldere’de roketatar vb silahlarla katlettiler.
68 Gençliği, ülkenin en nitelikli üniversitelerinde okuyorlardı. Ülkenin geleceğinde bilgileri becerileri ve yürekleriyle var olacaklardı. Ülkemize yapılan en acı darbe buydu işte. Ülkenin geleceği karartıldı. Kalanlara ne oldu? Kalanlar, üniversitelerini bile bitiremediler. Çoğu ömürlerini hapishanelerde tüketti. Bu tükenmişlikte bin bir güçlükle ayakta durmaya çalıştılar. Ama yaptıklarından hep gurur duyarak yaşadılar. Çünkü haklıydılar.
Cihan Yorgunluk Nedir Bilmezdi
Cihan özelinde birkaç sözüm olacak. Cihan çok yoksul bir köyün yoksul bir ailesinin çocuğuydu. 9 kardeştiler. Yoksulsanız, çok ama çok çalışmalısınız. Cihan çok çalışkandı. Onun çalışkanlığı (tarlada, okulda) dillerdeydi. Güçlüydü. Yorgunluk nedir bilmezdi. O çocuk yaşında, itilen kakılanın yanındaydı. Lise yıllarında, yaşadığı çevreyi, ülkesini, dünyayı tanımak için okumaya başladı. Üniversite yılları ayrı bir başarı öyküsüdür. İstanbul Hukuk Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi olarak kaldı.
Onun öldürülmesinin ailede açtığı yaralar çok çok derindir. Tüm aile 50 yıldır o büyük acıyı içselleştirmeye çaba harcayarak yaşamaya çalışıyor. Acılar paylaşıldıkça yaşanabiliyor. Acımızı öylesine paylaştılar ki güzel insanlar bize ayakta durma gücü verdiler. O nedenle herkesi, Kızıldere ve benzeri çok sayıda siyasi cinayetlerden acı çekenlerin, egemenlerin öfkesiyle haksızlığa uğrayanların yanında olmaya çağırıyorum.
Nuran Alptekin KEPENEK
Kaynak: Birgün Gazetesi, Pazar Eki, s.6, 27 Mart 2022.
Not: Cihan Alptekin’in fotoğraf düzenlemesi narodnayavolya2 tarafından yapılmıştır.