Brezilya, Peru, Şili, El Salvador ve Ekvador büyükelçilerini İsrail’den geri çağırdı. Şili ayrıca İsrail’le olan bütün ekonomik ilişkilerini kestiğini duyurdu. Küba ve Bolivya ise İsrail’i terörist devlet ilan etti. Evet, solcu hükümetler Gazze’ye vahşet uygulayan İsrail’e böyle tepki gösterdi. Ya İslamcı hükümetler? İsrail’in Filistin’e saldırıları karşısında neden sessizler? Aslında bu, dün de böyleydi. Filistin halkının gerçek yoldaşları hep devrimciler oldu. Tıpkı Türkiye’deki gibi… Nasıl mı?
Tarih: 6 Haziran 1967 İstanbul’daki devrimci gençlik örgütleri bir gün önce başlayan Arap-İsrail savaşına dair tepkilerini, yayınladıkları bir bildiriyle ortaya koydu.
“Arap ülkelerini desteklediklerini” deklare eden gençler, gerekçelerini şöyle sıraladı:
“Çünkü bu savaş, yoksul Arap ülkelerinin saldırgan İsrail’e karşı yaptığı bağımsızlık savaşıdır. Bu savaşın kısa zamanda barışa ulaşması, haklıların saldırganlar karşısında haklarını elde etmesine bağlıdır. Bu savaşın uzaması, Ortadoğu ülkelerinin değil, petrol sömürüsünü sürdürmek isteyen ve iki tarafa da silah satan emperyalistlerin yararınadır.”
Bildiride bir nokta özellikle vurgulandı:
“Türkiye’deki üs ve tesisler, Arap ülkelerine karşı kullanılmamalıdır.”
O günlerde…
Türkiye’deki üniversitelerde eğitim gören Filistinli, Suriyeli, Iraklı ve Ürdünlü öğrenciler yardım için ülkelerine dönüyordu. Tıp fakültesinde okuyanlar yanlarına çeşitli tıbbi araç ve edinebildikleri ilaçları da alacaktı.
Sadece onlar değildi…
Filistin’deki İlk Şehit
Ortadoğu’da yaşananlar Türkiye devrimci gençliğinin de en önemli gündem maddelerindendi.
Türkiye’deki devrimciler 1968 yılında Filistin’e destek için yola koyuldu. Daha gençliğinin baharında olan 18 yaşındaki Abdülkadir Yaşargün (Kod adı Mustafa Kemal idi; Filistin’de El Fetih saflarına değişik uluslardan katılan direnişçilere genellikle kendi ulusal kahramanlarının adlarının kod adı olarak verilmesi adettendi) ile 19 yaşındaki Mustafa Çelik ilk isimlerdi. Türkiye İşçi Partisi‘ne üye bu iki cesur yürek, kaçak yollardan gittikleri Filistin’de çatışmalara katıldı; Mustafa Çelik şehit düştü. Bu Türk devrimcilerinin Filistin’e verdikleri ilk şehit’ti…
Deniz Gezmiş Filistin’e Gidiyor
Kuş Adası’na Değil Filistin’e
Tarih: 19 Kasım 1968
Türk Solu dergisinin (şimdilerde aynı isimle yayınlanan paçavrayla hiçbir ilgisi yoktur) 13. sayısında Deniz Gezmiş‘in şu satırları vardı:
“Azgelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana çıkmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız antiemperyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizmine karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir. O, en iyi biçimde karar veren ve uygulayandır. O, boş gecelerini değil, boylu boyunca ömrünü bu kavgaya verendir. Yaşasın Bağımsızlık Savaşı Veren Dünya Halkları! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye.”
Deniz Gezmiş, yazısında verdiği sözü bizzat kendi tutacak ve emperyalizme karşı savaş verenlerin yanına gidecekti.
Evet…
1969 Haziran ayının son günleri…
Deniz Gezmiş ailesine Kuşadası’nda çadır kampına gittiğini söyledi.
Halbuki Cihan Alptekin, Ömer Erim Süerkan, Fadıl Hasan, Kuydul Turan ve Yusuf Küpeli‘nin de aralarında olduğu yoldaşlarıyla Filistin‘e gitmek için yola çıktı.
Valizlerinde dört silah ve onlarca kitap vardı.
İlk durak Suriye oldu. Burada, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) üyesi olan Abu Süleyman ile tanıştılar; kılavuzları olacaktı.
FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli o yolculuğu, 68 kuşağı hakkında araştırmalarıyla bilinen Turhan Feyizoğlu’nun “Denizler ve Filistin” kitabında söyle anlattı:
“Bir arabaya atlayacak ve sınırda akrabalarının olduğu bir köye gidecektik. Tam sınırdan giden bir istasyona inecek, gar memuruna adam başına 10 TL verip karşıya geçecektik. O ağır valizlerle karşıya geçip 600-700 metrelik hafif bir yokuşu çıktıktan sonra tepenin üzerinde bir eve girdik. İçeride entarili iki üç adam vardı. Biraz sonra bir arazi arabası geldi. Bizleri aldı. Bir kilometre kadar sonra küçük bir köyün içinden geçtik. Fırat kenarına, bir salın bağlı olduğu yere dek geldik. Araba bizi bıraktı. Bekledik. Sala bindik ve karşıya geçtik. Yine yüz metrelik bir yokuşu çıktıktan sonra Halep, Hama, Humus üzerinden Demaskus’a (Şam’a) giden karayolunun kenarına çıktık. Arabalara işaret etmeye başladık. Sonunda eski bir taksi durdu. Şoför, içinde ne olduğunu anlayamadığı ağır valizleri bagaja koydu. Arabanın içine sıkıştık ve gazladı…”
Savaş başladığında…
Kısa bir süre sonra taksinin önü bölgedeki Suriyeli milislerce kesildi. Valizler açıldı ve silahlar görüldü. Gözaltına alındılar.
Tam o an Deniz Gezmiş slogan atmaya ve marş söylemeye başladı.
Önce Halep’te dört gün, daha sonra Şam’da on iki gün gözaltında tutuldular.
Karar verdiler; gerçeği, yani neden orada olduklarını söyleyeceklerdi.
İşe yaradı.
Deniz Gezmiş Filistin’de Che’yi Anlatıyor
Denizlerin saflarına katılmayı planladığı Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi’nin adamları, Türkiye’den desteğe gelen bu gençleri gözaltından çıkardı.
Önce Şam’da örgüt kimlikleri verildi. Sonra el konulan kitap ve silahları…
Artık Amman’daki Filistin kampındaydılar.
Deniz Gezmiş ısrarla FDHKC lideri Naif Havatme ile görüşmek istiyordu. Bu dileği üçüncü gün gerçekleşecekti.
Deniz Gezmiş Che’yi anlatmaya başladı. Havatme çocuğu yaşındaki bu ateşli ve heyecanlı genci büyük bir anlayışla, gülümseyerek dinledi.
Filistin kampında birçok ülkeden gelmiş gençler vardı. Bir yandan konferanslara katılıyor bir yandan da silah kullanmasını öğreniyorlardı.
Yani hayallerindeki devrim için hem teorik hem de pratik eğitim alıyorlardı.
Zira gerillalar gibi yaşamayı öğrenmek için, üzerlerindeki elbise ve botlarla uyudular.
Günler böyle geçti.
Yorucu bir eğitimden geçtiler. Başta Filistinliler olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden gelen genç devrimcilerle sohbetler ettiler. Tartışmalar da yok değildi; Deniz Gezmiş bir Fransız sosyalisti ile sürekli atıştı.
Ve…
Yaklaşık 1 aylık aylık eğitimin sonunda, Ağustos ayında aynı yollarla Türkiye’ye geri döndüler.
Yeni bir İsrail Savaşı’na bir Nefer olarak hazırdılar; haber gelince Filistin Cephesi’ne koşacaklardı. Ancak…
1973’te Yom Kippur Savaşı başladığında Deniz Gezmiş idam edileli 1,5 yıl olmuştu…
Soner YALÇIN
Kaynak: Filistin’in Devrimci Türk Fedaileri, 3 Ağustos 20014, odatv4.com/makale/filistinin-devrimci-turk-fedaileri-0308141200-62589
Yazının devamını okumak için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.