Türkiye devrimci gençliğinin en görkemli eylemlerinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti. 6.filo defol eylemleri, üniversite işgalleri, özel okullara hayır yürüyüşleri, Vietnam Kasabı Kommer’in otomobilinin yakılması ve daha onlarca eylem bugün hala hafızalarda yerini koruyor.
Devrimci gençliğin talepleri çok açıktı: ‘Okulumuza da Ülkemize de sahip çıkacağız.’
Tam bağımsız ve gerçekten demokratik, yaşanabilir bir ülke için; sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için; özerk ve bilimsel bir üniversite içindi bütün çabaları.
O mücadelenin simgeleşen isimlerinden olan Deniz Gezmiş’i, Yusuf Aslan’ı ve Hüseyin İnan’ı katledilmelerinin 49. yılında saygıyla anıyoruz…
Peki 68 bugün nasıl bir anlam ifade ediyor?
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
Yeni bir gençlik hareketlerinin oluşma koşulları var mıdır?
Türkiye’de devrim yapma iddiasında olan parti ve hareketlere bu soruları sorduk.
Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Fikir Kulüpleri Federeasyonu (FKF), Türkiye Komünist Hareketi (TKH), 1920 TKP ve Milli Demokratik Devrim Hareketi’nin (MDD) cevaplarını sizlere sunuyoruz.
SOL PARTİ: 68 Halkın Öz Gücüne Dayanan Bir Devrim Fikrinin, Tahayyül Ve Cesaretinin Hareketidir
68 sizin açınızdan nasıl bir anlam ifade ediyor?
68’le ilgili öncelikle şu tespiti yapmakta fayda olacak; bir tür inisiyatifler patlaması olarak gerçekleyen 68 kendisine tam zıt şekilde bir parça ‘donmuş bir fotoğraf’ karesi olarak bir nostalji nesnesine dönüştürülüyor. Bu da 68’in içinde saklı olan devrimci özü, o mücadelenin arkasındaki fikirleri görünmez kılarak; onu yinelenebilir, güncellenebilir canlı bir fikir olmaktan uzaklaştıran bir sonuç üretiyor.
60’lı yıllar, özellikle de 65-72 aralığı Türkiye tarihinde ilk kez aşağıdan gelişen bir devrimci yükseliş dönemine, bir toplumsal uyanış dalgasına sahne oluyor. Bu bir yer değiştirmedir. Kendileri olmasa halkın kendi kendini yönetemeyeceğini söyleyerek, yöneten-yönetilen ayrımı içinde halkı pasifleştiren burjuva siyaset eşiğinin aşılarak toplumun her kesiminin yaratıcı inisiyatifini ve değiştirici öz gücünü fark ettiği bir devrimci uyanış. 70’ler boyunca da bunun gelişerek sürdüğünü görüyoruz.
Devrimci hareket bu toplumsal uyanış dalgasının bir parçası oldu. Sosyalist düşünce ilk kez toplumun geniş kesimleriyle buluştu ve siyaset düzlemini etkilemeye başladı. Sosyalist hareket içinde canlı tartışma ortamları içinde devrimci düşünceler gelişme imkanı buldu. 68’in ruhunu ve fikrini belirleyen devrimci fikirler bu mücadeleler ve tartışmalar içinde şekillendi. Bu fikir de her şeyde önce değişimi kendisi dışındaki güçlerden bekleyen (bugün de tezahürlerini gördüğümüz) yaklaşımların reddine dayanır. 68 halkın öz gücüne dayanan bir devrim fikrinin, tahayyül ve cesaretinin hareketidir.
Bugün bir kez daha keşfedilmesi gereken de 68’in bu devrimci özü olmalı. Çağımızda siyasetin halkla olan bağlantısı neredeyse tümüyle kopartıldı. Türkiye’de tek adam rejimi artık o göstermelik demokratik alanı da alabildiğine kapattı. Aynı zamanda siyaset bir tür sözün ve ekranın içinde yer bulmaya dayanan bir pop-siyaset icrasına dönüştürüldü. 68 siyaseti halkın kaderi hakkında söz sahibi olduğu bir devrimci faaliyete dönüştürüldüğü oranda başarılı olmuş; köylülerin, aydınların, işçilerin, gençlerin kendi öz deneyimleri haline getirebildiği için etkili olabilmişti. 70’lerin devrimci hareketine baktığımızda da bunun daha gelişkin pratiklerini de görüyoruz. Bugün öfkeli ve değişim isteyen büyük bir devrimci potansiyelin bir kurucu inisiyatife neden dönüşemediğini düşünürken siyaseti tam da aşağıdan yeniden inşa etmenin yollarının aranması gerektiğini hatırlamamız gerekiyor. 68’e bakarken de o fotoğraf karelerini bir donmuş an olarak değil, onun arkasındaki toplumsal canlılığı, örgütlenme ve inisiyatiflere odaklanmamız gerektiği açık. Gerçek bir değişim ve demokrasinin yolunu böyle açabiliriz.
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
DEV-GENÇ’le gençliğin faşizme ve emperyalizme karşı kitlesel mücadelelerinin damga vurduğu; ama aynı zamanda Karedeniz’den Ege’ye ülkenin dört bir yanındaki köylülerin toprakları ve emekleri için ayağa kalktığı; işçi sınıfının örgütlendiği ve 15-16 Haziran’lara gidecek yolu açtığı oldukça zengin bir eylem repertuarından söz ediyoruz. Bunların her birinin günümüze ışık tutacak yanları var kuşkusuz ki ancak bugün için belki de 68’in en çok öne çıkan 6.Filo Defol eylemleri vesilesiyle bağımsızlık fikrini ve mirasını ele almak faydalı olacak. SOL Parti olarak, 8 Mayıs’ta düzenleyeceğimiz Bağımsızlık Konferansı ile bu mirasın tarihsel ve güncel bağlamları tartışacağız.
Anti-emperyalizm ve bağımsızlık fikri, özellikle 90’lardan başlayarak ciddi oranda tahrip edildi. Sermayenin sınırsız tahakkümüne dayanan küreselleşme süreci solda ciddi bir yanılgı ortaya çıkardı. Küreselleşme özellikle sol liberaller eliyle emperyalizmin sonu olarak ilan edildi. Bu görüşlere göre ABD, soğuk savaş dönemi politikası olan askeri müdahale, darbe ve iç savaşlar çıkarma taktiklerinden vaz geçiyordu. İçine girdiğimiz dönem refahın ve demokrasinin küreselleşeceği bir karşılıklı bağımlılık dönemi olacaktı. Bunun bir sonucu olarak da soğuk savaş döneminde ABD ve NATO eliyle bizim gibi bağımlı ülkeler içinde örgütlendirilmiş kontrgerilla yapıları tasfiye edilerek devletin demokratikleşmesi gerçekleşecekti. İşte bu düşüncelerin yarattığı kafa karışıklığı içinde AKP’nin, neoliberal dönüşümle birlikte gerçekleştirdiği siyasal İslamcı rejim değişikliği adımları soldan kimi kesimlerce demokratikleşme adı altında desteklenebildi. Bu dönem boyunca anti-emperyalizm bir tür milliyetçilikle eş tutularak neredeyse sol literatürden sökülüp atılmaya çalışıldı.
Bakın bugün de bu kafa karışıklığının farklı biçimlerde sürdüğünü görüyoruz. Biden’ın seçilmesinin ardından yeni bir küresel liberal restorasyon dönemine gireceğimiz yönündeki beklentiler yükseldi. Kürt hareketinin Suriye’de ABD ile girdiği ittifak ilişkisi solda emperyalizme karşı hayırhah tutumları ortaya çıkaran bir gelişme oldu. Öteki uçta da AKP’nin ABD ile güncel kimi çelişkilerinden hareketle AKP’ye anti-emperyalist misyon yükleyerek bu gerici sömürü düzeninin savunuculuğunu yürütenler var. Asıl karmaşa ise bunların hepsi de sözel düzeyde bakarsanız yeri geldiğinde 68 hareketini de sahiplenir. Gerçekten de sınırsız bir fikri karmaşanın yaşandığı tuhaf zamanlardayız. Bu fikri karmaşanın en önemli sonucu ise muhalefet dinamiklerinde yarattığı parçalanma olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden de güncel konular etrafındaki politik ayrışma konuları olarak ortaya çıkan bu tür konularda ideolojik mücadele belki her zamankinden daha önemli bir hale geldi.
Emperyalizme bağımlılık, Mahir Çayan tarafından bir ‘içsel olgu’ olarak tespit edilerek, onun kapitalist sömürü ilişkisi içindeki işleyişi ve devlet örgütlenmesinin organik bir parçası haline gelmesine vurgu yapmıştı. Bugün, neoliberal dönemde daha karmaşık biçimler alan bağımlılık ilişkilerini bu teorik temeller üzerinden anlamak mümkün. Bu analiz ortadan kalktığında dün Demirel’leri ‘yurtsever’ ilan edenlerden bugün Erdoğan’a bu ‘o misyona’ yükleyebildiği gibi öte yandan da liberal bir aks üzerinden ülkemizin demokratikleşmesi ve gelişebilmesinin emperyalizm eliyle olabileceği yanılsamaları sürüp gidiyor. 68’in bağımsızlık mirası, 50’li yıllarla birlikte gelişen yeni sömürgecilikle birlikte, Cumhuriyet’in bağımsızlıkçı damarlarının da kesilerek ekonomik ve siyasi yeni bir bağımlılık sürecine girilmiş olmasına karşı bir tepkiydi. Bu dönemde ABD, NATO ve CIA eliyle Türkiye’nin ekonomisiyle birlikte, devlet yapısı da biçimlendirilmiş, sonradan derin devlet olarak adlandırılacak kontgerilla örgütlenmeleri inşa edilmiş, siyasal İslamcı, milliyetçi ve her tür sağcı parti ve örgütlenmeler emperyalizmin güdümüne sokulmuştur. Bu bağımlılık 12 Mart ve 12 Eylül’lerden geçerek AKP döneminde radikal bir ilerleme ile bugüne taşınmıştır. Bugün de emperyalizme karşı mücadele, ABD’nin bölgemizdeki yıkım politikalarına karşı durmak ve ülkemizdeki bu çürümüş düzene karşı mücadelenin en önemli halkası olmaya devam ediyor. O yüzden devrimcilik bugün de tıpkı 68’in devrimcilerin yaptığı gibi halkın öz gücüne dayanan bir devrim fikri, tahayyülü ve cesareti olarak örgütlenmek zorunda.
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları var mıdır?
Her mücadele kuşkusuz ki kendi koşulları içinde gelişir. Bugün ülkemizde çok büyük bir devrimci muhalefet potansiyelinin olduğu açık bir şey. AKP ve MHP iktidarı toplumun hiçbir sorununa yanıt veremiyor. Açlığın, sefaletin bu denli derinleştiği, gençliğin işsizlik girdabında boğulduğu bu düzene karşı çok güçlü bir itiraz gelişiyor. Ancak bu itirazlar henüz geçmiş devrimci deneyimlerde olduğuna benzer örgütlü biçimlerini bulabilmiş değil. Bu potansiyelinin en güçlü kanallarından birisi de gençlik içinde gelişiyor. İşsizliğe, geleceksizliğe bir tepki ile birlikte atacağı her adımın iktidar tarafından belirlenmeye çalışılmasına karşı gençliğin bir özgürlük arayışı da bu döneme damga vuruyor. Dolayısıyla bugün de bir devrimci hareketin, bir devrimci gençlik hareketinin gelişme koşulları alabildiğine gelişiyor. Öte yandan sol ve devrimci fikirlerin sonunu ilan eden liberal küreselleşmenin hegemonyasının da sonuna gelinmiş durumda. Bu muhalefet birikimi şimdi (başka bir alternatifin de olmadığı noktada) AKP’ye karşı negatif bir kutup olarak birikiyor. Ülkenin tek adam rejiminden kurtulması bakımından çok önemli bir güç olduğu kuşku götürmez ama öte yandan bu muhalefet birikimi düzen muhalefetinden hoşnutsuz. O yüzden pozitif bir kutubun, yani kurucu bir fikre dayanan, gelecek tahayyülüne ve onu kuracak bir iradeye sahip olan bir alternatif, sol bir alternatif güçleşebildiği ve toplum üzerinde etkili olabildiği oranda gençlerin, köylülerin, işçilerin mücadeleleri de birlikte çok daha ileri taşınabilecek.
Bunu yapabileceğimize inanıyoruz, çünkü bunu yapabilme gücünü tarihimizde bulabiliyoruz. Bu vesileyle, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ı ve bağımsız bir ülke kurma mücadelesinde yitirdiğimiz tüm devrimcileri saygıyla anıyorum. Onları fikirleriyle, mücadeleleriyle yaşatmaya devam edeceğiz.
SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi – Önder İŞLEYEN
TKP: 68 Hareketi Kendi İçinde Bir Dizi Farklı Yorum Barındırmakla Birlikte Bütün Örneklerde Sosyalist Politik Bir İddiaya Sahip Olmuştur
68 sizin açınızdan nasıl bir anlam ifade ediyor?
1968 yılıyla özdeşleştirilen toplumsal hareket esas itibariyle gençlik hareketi olarak iz bıraktı. Ancak gençlik hareketine eşlik eden, ondan beslenen ve onu etkileyen bir dizi başka dinamiğin var olduğu ve bunların topluca devindikleri atlanmamalıdır. 68 gençliğinin bütün dünyada ve Türkiye’deki mücadelesi, Vietnam savaşına karşı barış taleplerinden, sömürgeciliği tasfiye eden antiemperyalist ulusal kurtuluş hareketlerinden, işçi sınıfının sermaye düzenine karşı haklarını genişletmesinden, kadınların özgürlük taleplerinden ve sosyalist ülkelerin prestijinden ayrılamaz. Gençlik hareketi bu bütünün içinde kendi kimliğini edinmiş ve öne çıkmıştır.
Dünya devrim süreci üç ana dinamiğe, İkinci Dünya Savaşının bitimiyle şekillenen sosyalist ülkeler topluluğuna, Avrupa ve Kuzey Amerika dışı coğrafyalardaki antiemperyalist akımlara ve gelişmiş kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfı mücadelelerine dayanıyordu. Gelişmiş ülkelerde işçi sınıfı önemli haklar edinmiş olsa da, düzeni yıkmaya dönük devrimci bir dinamizm sergilemiyordu; Batı Avrupa ve Kuzey Amerika, Soğuk Savaş döneminde devrimci dalgalanmalara karşı adeta bağışıklık geliştirmişti. İşte 68 bu statükoyu parçalamıştır. Burjuvazinin, bir daha geri gelmeyeceğine kendini ve toplumları inandırmaya çalıştığı “devrim” kapitalizmin kaçınılmaz eşlikçisi olduğunu hatırlattı.
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
68 hareketinin Türkiye’de kazandığı anlam dünya genelinden, özellikle Batı’dan farklı. Batıda 68’in birincil ideolojik çağrışımı özgürlükçülüktür; Türkiye’de ise antiemperyalizm. Bu farklılaşma Batı 68’inin çıktılarının orta sınıf liberal eğilimlere daha kolay eklemlenmesini sağladı. Kuşkusuz bunda işçi sınıfı hareketinin ve onun siyasal temsilcisi olarak komünizmin Soğuk Savaş ortamında ideolojik olarak örselenmiş olmasının, etkileme gücünün daralmasının payı vardır. Tersi bir durum söz konusu olsa, yani işçi sınıfı düzenin meşru ve gerçekçi alternatifi olarak sosyalizmi toplumsal gündeme sunabilseydi, 68’in “özgürlükçülüğü” sosyalist bir çerçeveye yerleşebilirdi. Bu eksikliğin sonucu, Batı’da sınıf mücadelesinden bağımsız bir içerik kazanan 68 özgürlükçülüğünün bir kolunun reel sosyalizmin inkârına yönelmesi oldu. Genel olarak komünizm ve işçi sınıfı dışında bir solculuk algısı şekillendi. Bu solculuk türleri giderek düzen içi akımlara dönüşeceklerdi.
Türkiye’de ise antiemperyalizm ve yurtseverlik tutarlı biçimde yalnızca sosyalist bir çerçeveyle ilişkilenebilir. Nitekim 68 hareketi kendi içinde bir dizi farklı yorum barındırmakla birlikte bütün örneklerde sosyalist politik bir iddiaya sahip olmuştur. Hareket işçi sınıfının radikalleşmesi ve mücadelesinin yükselmesiyle de eşzamanlıydı. Gençlik hareketinin bir gözü hep işçi sınıfında olmuştur. 1970-72 dönemecinde geriye çekilmesinden sonra da 68’in insan gücü politik sol hareketlerin taşıyıcısı haline geldi.
Türkiye’de solun kimlik özelliklerinin başında, Mustafa Suphilerden beri her zaman yurtseverlik ve antiemperyalizm gelmiştir. 1968’in eylemli, kabına sığmaz antiemperyalist hareketi bu nitelikleri bir kez daha güncellemiş, güçlendirmiş oldu. 2000’li yıllarda solu dejenere etmeye dönük bütün girişimlerin hüsrana uğramasında kuşkusuz 68 kuşağının gerçekleştirdiği aşının da payı vardır.
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları var mı?
Gençlik hareketinin kendine ait nesnel temelleri var. Ancak sınıf hareketi dışındaki toplumsal hareketlerin tamamı için geçerli olan doğru şudur: Kendisiyle sınırlı kalması halinde bir toplumsal hareket düzeni değiştiremez, tersine düzen tarafından kapsanır. Çözüm işçi sınıfının toplumsal hareketlerle gireceği ilişkide bulunuyor.
Bugün gençlik hareketi için bütün dünyada ve Türkiye’de koşullar tartışmasız biçimde olgundur. Kapitalist sistem tarihinin en ağır krizini yaşıyor ve gençlik kitlelerini sözcüğün tam anlamıyla geleceksizliğe mahkûm ediyor. Görülmemiş bir adaletsizlik ve eşitsizlik gençliğin en sert tepkilerini açığa çıkartmanın arifesinde. Nesnel maddi koşullar görevlerini mutlaka yapacak ve ortaya büyük bir enerji çıkacak. Bu enerjinin kapitalizmin köklerini sarsmaya yönlendirilmesi, gençliğe değil örgütlü işçi sınıfına, işçi sınıfının devrimci partisine bağlıdır. 53 yıl önce kapatılamayan devre bu kez mutlaka kapatılmalıdır.
Türkiye Komünist Partisi adına
Aydemir GÜLER (Parti Merkez Konsey üyesi)
FKF: Türkiye Sosyalist Hareketinin Tarihi İle Ülkemizin Modernleşme Tarihinin Çakıştığı Bir Dönemdir
68 sizin açınızdan nasıl bir anlam ifade ediyor?
Bizim açımızdan 1960’lı yıllar genel olarak Türkiye sosyalist hareketinin tarihi ile ülkemizin modernleşme tarihinin çakıştığı bir dönemi göstermektedir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet deneyimleri yaşayan Türkiye modernleşmesi, 1960’lı yıllarda dördüncü dalgayı yaşamıştır.
1960’lı yıllarda Türkiye modernleşmesi içinde ilk kez sosyalistlerin baskın olduğu bir atılım söz konusu olmuştur. Burada dikkat çekmeye çalıştığımız ilişki, 1960’lı yılların genelinin ya da özel olarak 68 kuşağı olarak ele alınabilecek sosyalist hareketin kendi başına oluşmadığı, hepsinin Türkiye modernleşme tarihi açısından, kendisinden önce gelen üç tarihsel dalgada olduğu gibi öncellerinin hem devamı hem de radikal bir eleştirisi olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Burada özel olarak dikkat edilmesi gereken nokta ise Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet atılımlarının iktidar deneyimi yaşamışken 1960’lı yıllarda yükselen sosyalist hareketin iktidar deneyimini yaşayamamış olmasıdır. İktidar deneyimi yaşamamış olmak, sosyalist hareketimiz açısından handikap oluşturuyor.
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
68’in bugüne ışık tutan en büyük miraslarından biri iktidar arayışı ve bu hususta ortaya konan iradedir. Türkiye sosyalist hareketi 1980 darbesi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşü, neoliberal politikalar ve günümüzde AKP iktidarı ile, uzun yıllar boyunca yoğun saldırılara maruz kalmış ve kalmaya devam etmekte. 24 Haziran 2018 yerel seçimleri öncesinde Fikir Kulüpleri Federasyonu olarak yapmış olduğumuz açıklamada Türkiye sosyalist hareketinin iki ana eğilim arasında sıkıştığını söylemiştik. Bunlar sosyalist solun güncel siyasal görevlere sırtını dönmesi olarak somutlaştırabileceğimiz apolitizm ve siyasal olaylara müdahale edebilmek uğruna bir devrimci stratejiye bağlı kalmaksızın politika yapmaya çalışan pragmatizm. Bu ana eğilimler arasından bir seçim yapma zorunluluğu duymadığımızı ve sol adına yeniden kurulması gereken her şeyi yeniden kuracak iradeyi oluşturma görevinin gençlikte olduğunu vurgulamıştık.
1960’lı yıllardan, 68 kuşağından miras olarak gördüğümüz en büyük şey, devrimci bir iktidarın kurulması için adım atma irade ve cüreti, sosyalizmi ülkenin tarihsel dinamikleri içinde yeniden üreterek gerçek bir iktidar alternatifi haline getirme iddiasıdır diyebilirim.
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları var mı?
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları konusu bizce ülkenin yeni bir sosyalist hareket kurma koşulları ile doğrudan bağlantılıdır. Apolitizm ve pragmatizm arasında sıkışan ve farklı güçlerin hegemonyasından çıkamayan sosyalist hareketin yaşadığı sıkışma günümüzde neredeyse her gündemde kendini çarpıcı olarak gösteriyor. Amerikancılığın arttığı, anti-emperyalist mücadelenin geri plana itildiği, bireysel kurtuluşa odaklanan kimlik siyasetinin toplumsal mücadele başlıklarının önüne geçmeye başladığı bir ortamda elbette sosyalist hareket yara alıyor ama bu bir karşıtlığı da güçlendiriyor diyebiliriz. Burada en çok önemsememiz gereken noktalar, gençlik hareketinin asla teslim olmaması ve iktidara karşı verilen mücadelede çok büyük bir etki alanının olması. AKP gerici ve piyasacı saldırıları ile toplumu şekillendirmeye çalışırken, toplumsal meşruiyetinin azaldığını ve bir sıkışmışlık durumunun içerisinde debelendiğini görebiliyoruz. Üniversitelere ve gençliğe yönelen saldırılara baktığımızda yine aynı sıkışmışlık kendini gösteriyor.
Buna karşı toplumsal mücadeleyi yükseltmeye çalışan, üniversite sorunları ile memleket sorunları arasında bağlantıyı doğru kurup mücadele ekseninin buraya doğru kaydırabilen bir gençlik hareketinin çok büyük kazanımlar sağlayabileceği açıktır. FKF olarak kendimize görev biçtiğimiz Türkiye sosyalist hareketini yeniden kurma iddiası doğal olarak gençlik alanında da yeni bir mücadele kanalı açma iddiasını beraberinde getirmekte.
FKF Genel Başkanı
Şevket ÇAVUŞOĞLU
TKH: Türkiye 68 Gençliğinin Yürüttüğü Mücadele Önemli Bir Mirastır Ve Günümüze Işık Tutmaktadır
68 sizin açınızdan nasıl bir anlam ifade ediyor?
68 Hareketinin ortaya çıkışı dünyada emperyalist kapitalist sistemin sömürü ve savaş politikalarının bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Özellikle emperyalist ABD’nin Vietnam’a yönelik saldırısıyla birlikte gelişen tepkisellik 68 hareketi açısından önemli görülmelidir. Sosyalizmin var olduğu bir dünyada emperyalizmin saldırganlığı beraberinde dünya halklarının ve onun parçası olan gençliğin emperyalizmin politikalarını sorgulamasına da neden olmuştur. Birçok Avrupa ülkesinde gençlik hareketlerinin başlaması, kapitalist-emperyalist sistemin geleceksizliğini ortaya koyması açısından önemli görülmelidir.
Ülkemiz açısından ise 68 gençlik hareketinin politik yanı, Avrupa merkezli hareketlere kıyasla daha yoğundur diyebiliriz. 68 öncesinde Türkiye’de sosyalist mücadelenin yaygınlaşması açısından önemli görülmesi gereken TİP’in varlığı sonrasında gelişecek gençlik hareketinin de beslendiği kaynak oldu. Türkiye’de 68 hareketi önemli gençlik önderlerinin oluşmasına ve bağımsızlık, kalkınma, kamulaştırma gibi mücadele başlıklarının gençlik tarafından yükseltilmesini beraberinde getirdi.
68 hareketinin önemi ise, dünya çapında kapitalist-emperyalist sistemin gençlik başta olmak üzere toplumları ikna edemeyişini ortaya çıkartması, ülkemiz açısından ise sosyalizm mücadelesinin gençlik alanında yükseltmesine zemin sunması açısından değerlidir.
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
Günümüzden bakıldığında 68 hareketinin anti-emperyalist duruşunun ve bu mücadele ile sembolleşen 6. Filo eylemlerinin önemi tekrardan gün yüzüne çıkmaktadır. Ülkemizde yaşanan ekonomik, siyasi her türden krizin sermaye düzeninin ürünü olduğu kadar onun da parçası olduğu emperyalist sistemin ürünü olduğunu görmemiz gerekiyor. Emperyalizmin dünyada ve bölgemizde yürüttüğü yayılma ve sömürü politikalarından doğrudan etkileniyoruz, işçi sınıfımızın yoksullaşması, gençliğin geleceksizliğe itilmesi, kadınların gericilik kıskacına alınmaya çalışılmasının altında emperyalizme olan yapısal bağımlılık ve sermaye sınıfının kar hırsı yatıyor. Bu açıdan, ABD emperyalizme, onun kasabı Komer’e, Siyonist İsrail rejiminin Ortadoğu’da yürüttüğü savaş politikalarına karşı Türkiye 68 gençliğinin yürüttüğü mücadele önemli bir mirastır ve günümüze ışık tutmaktadır.
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları var mı?
Emperyalist-kapitalist sistem devam ettiği sürece gençlik hareketinin gelişme zemini her dönem vardır diyebiliriz. Kimi dönemlerde geriye çekilmesi kimi dönemlerde ise yükselişe geçmesi bu durumu değiştirmeyecektir. Bugün ülkemiz başta olmak üzere, kapitalizmin sömürü çarkları altında ezilen her ülkenin gençliği benzer sorunlar ve dolayısıyla benzer mücadele başlıkları ile karşı karşıyadır. Geleceksizlik, işsizlik, bağımlılık, umutsuzluk bu sorunların başında geliyor. Burada bizler açısından önemli olan ise kapitalizmin bütün bu sorunlar karşısında gençliğe sunacak bir geleceğinin olmamasıdır. Bu açıdan gençliğin yeni bir gelecek arayışı aynı zamanda gençlik hareketinin de temellerini oluşturacaktır. İşçi sınıfı ve sosyalist hareketin güçlenmesi ile birlikte gençliğin biriktirdiği tepki de ortaya çıkabilir ve gençliğin mücadelesi bu sayede bütünlüklü bir hatta kavuşabilir.
TKH Gençliği Adına Evrim SALDIRAN
1920 TKP: 68 Toplumcu Kurtuluş Arayışını Temsil Eder
68 sizin açınızdan nasıl bir anlam ifade ediyor?
68 bugün her ne kadar gençlik eylemleri olarak hatırlansa da bunu aşan bir toplumcu kurtuluş arayışını temsil eder. Kapitalizmin sömürüsünden bunalmış dünya işçi sınıfının ve emperyalizmin ezdiği dünya halklarının kurtuluş mücadelesinin dayanışma içinde yükseldiği bir dönemin adıdır. 68 Gençlik hareketleri işçilerin ve halkların mücadelesiyle bütünleştikçe toplumsal kurtuluş mücadelesinin devrimci dalgası tüm dünyayı sardı. Gençlik, çoğu zaman bu mücadelenin bayraktarlığını yaptı.
Türkiye’de de gençlerin üniversite kampüslerinde başlattıkları özgürlük ve eşitlik mücadelesi okullarının dışına taştı. Gençlik hareketinin emperyalizme karşı Tam Bağımsız Türkiye, işbirlikçi gericilerin saldırılarına karşı Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkma, kapitalist sömürüye karşı işçilerin, köylülerin, yoksulların kurtuluşu demek olan sosyalizm mücadelesi ülke genelinde duyulur oldu.
68’in bugüne ışık tutan eylemi ve mirası nedir?
68’in düşünsel mirası bireysel özgürlüğün toplumsal özgürlükle, toplumsal özgürlüğün eşitlik ve adalet ile sağlanabileceğini göstermesidir. 68 kuşağı “birimiz esirse hepimiz esiriz” diyen bir kuşak. O yüzden Avrupa’nın ve Amerika’nın şehirlerinde ellerinde Vietnam bayraklarıyla emperyalizme meydan okuyan gençler hatırlanıyor bugün. Ya da “6. Filo defol” eylemini örgütleyen gençlik önderlerini Filistin’de Siyonist işgale karşı savaşırken hatırlıyoruz. Üniversitelerde ders boykotu yapan gençleri köylü mitinglerini örgütlerken görebiliyoruz.
68 hareketinin gericiliğe, baskılara ve zulme karşı mücadelesini emperyalizme karşı direniş ile birleştiren eylem çizgisi en önemli mirasıdır. Ülkemizdeki 68 hareketi de işbirlikçi gerici iktidara, piyasacı ekonomiye, 12 Mart faşizmine karşı direnirken hiçbir zaman Batı’dan gelecek bir kurtuluş umuduna bel bağlamamış aksine emperyalizme ve kapitalizme karşı “Tam bağımsız sosyalist Türkiye” sloganıyla mücadele etmiştir.
Ne var ki gençlik hareketi antiemperyalist, antikapitalist mücadeleyi şehir ve köy emekçilerine yayma, parti içinde kitle çalışması ile emekçileri sabırla mücadele saflarına çekme yoluna giremedi. Öncü bir grubun devrimci eylemini yeterli gördü. Bu hatanın bedeli işkence tezgahlarında, idam sehpalarında, yargısız infazlarda, cezaevlerinde ödendi. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Harun Karadeniz, İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları hayatları pahasına vatan, cumhuriyet ve emek mücadelesi vererek bayraklaşan halk kahramanları oldular. Onlardan sonra gelenler onların hatalarından dersler çıkararak “Tam bağımsız sosyalist Türkiye” mücadelesini işçi ve emekçi kitlelere yaydılar. Partili mücadeleyi, kitle içinde parti çalışmasını esas aldılar.
Yeni bir gençlik hareketinin koşulları var mı?
Bugün genç işsizlik afet boyutlarında. Ama diğer yanda dolar milyarderleri vurgunla, talanla servetlerine servet katıyor. Gençler iş bulamazken iki, üç, dört yerden maaş alan; torpille, kayırma ile yakınlarını bir eli yağ da öteki eli balda işlere sokanları görüyor.
Gençlik, ekmeğine uzanan el ile Cumhuriyete kalkan elin aynı el olduğunu görüyor. Gericiliğin, tek kişi yönetiminin saldırısı altında ağır yaralı bir cumhuriyete sahip çıkma, onu toplumcu temelde yeniden ayakları üzerine kaldırma yolları arıyor. Gericiliğin üniversiteler üzerindeki baskısıyla mücadele ediyor.
Gençlik, emperyalizmin Türkiye’yi parçalama ve yok etme planlarına karşı bağımsız bütün vatan mücadelesinin yollarını arıyor.
Yani emperyalizme karşı bağımsız bütün vatan, gericiliğe karşı laik, demokratik, sosyal hukuk cumhuriyeti, kapitalizme karşı emek mücadelesi temelinde yeni bir gençlik hareketinin yükselmesi için uygun koşullar var.
1920 TKP Parti Sözcüsü
Şener ATAŞ
MDD Hareketi: 68 Bilimsel Sosyalizmin Kitleselleşmesi, Türkiyelileşmesi!
1968 yılında, hemen hemen bütün üniversite gençliğini ayağa kaldırarak Türkiye’yi derinden etkileyen büyük gençlik hareketi, birinci olarak o tarihte bütün dünyada etkisini gösteren devrimci dalganın Türkiye’ye yansımasıydı. Birbiri peşisıra bağımsızlıklarını kazanan sömürgeler, Vietnam başta olmak üzere ABD emperyalizmine ve diğer sömürgeci devletlere karşı yükselen kurtuluş mücadeleleri, Sovyetlerdeki tıkanma ve taşlaşmaya karşı Sosyalizmin inşasında yeni bir yola işaret eden Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimi, Avrupa ve Amerika’da yükselen gençlik eylemleri, Türkiye’ye de FKF (Dev-Genç) önderliğindeki gençlik mücadelesi olarak yansıdı.
1968, aynı zamanda 27 Mayıs Devrimi ile yaratılan özgürlük ortamında gelişen işçi ve köylü mücadelelerinin sonucudur.
Grev hakkının elde edilmesiyle başlayan işçi mücadeleleri, topraksız köylünün toprak ve özgürlük eylemleri, 61 Anayasası’yla gelen özgürlük ortamında Bilimsel Sosyalist eserlerin Türkiye’de basımının yaygınlaşması ile gençlik; büyük bir hızla Bilimsel Sosyalist teoriyle tanıştı ve yüzünü emekçi halka döndürdü.
68 aynı zamanda Bilimsel Sosyalizmin Türkiye’de ilk defa kitleselleştiği tarihtir. 1968 yılına kadar üniversitelerde küçük bir öğrenci derneği olan FKF, o yıl eylemler içinde üniversite gençliğinin büyük çoğunluğu ile birleşti. 1968 yılının sonbaharında FKF (Dev-Genç) üniversite gençliğinin tümüyle özdeş hale gelmişti.
68 Hareketinin diğer özelliği, Bilimsel Sosyalizmin Türkiyelileşmesidir. O gün kullanılan terminoloji ile söyleyecek olursak Türkiye; “Yarı feodal, yarı sömürge bir ülke”ydi; önümüzdeki devrimci aşama, “Milli Demokratik Devrim”di veya gene o zaman kullanılan başka bir ifadeyle, Kemalist Devrim (İkinci Kurtuluş Savaşı) tamamlanmalıydı.
Aradan yarım yüzyıl geçtikten sonra 68’i, hala Türkiye gündeminde canlı olarak tutan da hareketin bu özelliğidir.
Milli Demokratik Devrim Hareketi
Mehmet Bedri GÜLTEKİN – 5 Mayıs 2021
BİLGİ: Görüş almak için ulaştığımız Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) iş yoğunlukları nedeniyle cevap verme imkanlarının olmadığını belirtti. Emek Partisi (EMEK) cevap vereceklerini belirtmesine rağmen son ana kadar cevaplarını göndermedi. Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) böyle bir röportajı vermek istemediğini ifade etti. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise gönderdiğimiz e-postaya bir dönüş yapmamıştır.
Hazırlayan: İbrahim SARIDEMİR