Ertesi sabah Fırat’ın doğusuna geçerek gelen Halep otobüsüne binmiş ve oradaki El Fetih bürosuna ulaşmıştık.
Bizleri büyük bir sevinçle karşıladılar.
Oradan Şam’a geçtik. Bir gece orada kaldık. Hepimizin El Fetih kimlik kartları vardı. Şam’dan Ürdün’e geçerek ilk önce Salt kasabasında 1 hafta kaldık. Oradan Gor çukurunda, muz bahçeleri arasındaki kampımıza geçtik.
Gelen İstihbarat Haberi
Günler eğitimle ve bazı arkadaşlarımızın 15-20 kilometre ötedeki İsrail Kibbutzlarına taciz atışları biçiminde geçiyordu.
Bir süre sonra İsrail tanklarının sınıra doğru hareket ettiği biçiminde istihbarat geldi. Bulunduğumuz yöredeki El Fetih grubuna bir İsrail saldırısında arkaya sarkma görevi verildi. Biz Türkler olarak böyle bir görevi yerine getirecek ne dil bilgisine ne yöre bilgisine ne de askeri bilgiye sahip olmadığımız için oradan ayrılma kararı aldık. Şam’da Demokratik Cephe ile görüşerek onlara katılmak istediğimizi söyledik.
Türkiye’ye Dönmeye Karar Verdik
El Fetih’in yanından geldiğimiz için bizleri Türkiye’den soruşturmadan kabul edemeyeceklerini, bunun 15-20 gün sürebileceğini ve cevap gelmeden bürolarında bizi tutamayacaklarını söylemeleri üzerine Türkiye’ye dönmeye karar verdik.
Dönüşte bir çok talihsizlik nedeniyle Diyarbakır’da yakalandık.
Hakkımızda 141. Maddeden dava açıldı. Karşılaştığımız iddianameye göre sözde biz gizli örgüttük. Savcılığın iddiası El Fetih’in komünist bir örgüt olması nedeniyle bizim de gizli bir komünist örgüt olduğumuzdu. Başka bir delil ileri süremiyordu.
Mahkeme, Dışişleri Bakanlığından El Fetih’in komünist bir örgüt olup olmadığının sorulması biçiminde bir ara karar verdi.
12 Mart 1971
O sırada Kıbrıs meselesi Türkiye ve dünya gündemindeydi. Adalet Partisi hükümeti bir süredir Arap ülkeleriyle ilişkileri düzeltme ve Arap ülkelerine yakınlaşma politikası izliyordu. Bu koşullarda Dışişleri Bakanlığından Çağlayangil imzası ile “El Fetih’in işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden bir örgüt olduğu ve komünistlikle bir ilişkisinin olmadığı” yönünde bir cevap gelmesi üzerine 8 buçuk aylık Diyarbakır cezaevindeki tutukluluğumuz sona erdi.
Daha sonra 12 Mart 1971’de ilan edilen sıkıyönetim sonrası bu konuda yargılanan bizler tekrar arananlar listesine konacaktık.
Prof.Dr. Ercan ENÇ
Yazının ilk bölümüne ulaşmak için aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız.
Kaynak: aydinlik.com.tr